ders kitaplarını 1-2 kez okusan yeterli. önemli yerler gözüne çarpar zaten. bu şekilde ilk senemde 3.75 ortalama yaptım :) sınavları çok zorlamıyor zaten.

murat yayınları gerçek anlamda iyi, özetin özeti ve nokta atışı yapıyorlar. ders kitabındaki gereksiz cümlelerden arınmış, temiz, sade ve anlaşılır bir dil, murat yayınları, tüm kırtasiyelerde.

bende ilk defa bu sene çalışmaya başladım, yaptığım bilimsel araştırmalara göre aöf için piyasadaki en faydalı yardımcı kitap murat yayınları.

Sınava son dakika çalışma. Şimdi 20 gün kaldı mesela. Ben de yeni başlayacağım. Vizelerde kitabın yarısı dahil. Ünite ünite çalışıyorum. Her gün 2 ya da 3 ünite okuyorum. İşten sonra pek tabii akşamları çalışıyorum. Hafta içi kolay hafta sonları daha zor dersleri seçiyorum.

Kendi kitapları bence yeterli, yardımcı kitap zaman ve para israfı. Kitaplarda koyu renkli yazılan yerleri 2-3 defa oku, konu bitişlerinde dikkat yazan yerlere mutlaka bak. Ünite sonlarındaki soruları çöz. Sınavdan 1 gün öncede kendi sitesindeki çıkmış soruları çöz, göz gezdirme, çöz.

Aof nin kitaplarindan calisilmaz. Cok ayrintili ve inanilmaz sikici. Tr karakter yok, ozur:) murat yayinlari gayet iyi. Onceden 2 sayfa konu ozeti vardi simdi malesef 5-6 sayfa. Sonrasinda test. Bir de guzel bir duyurucu arkadasim sayesinde telefona kendi sesimi kaydedip kulakliktan dinleyerek ders calisma yontemini denicem. Sen de deneyebilirsin.

Kendi verdikleri kitaplari gozden geciriyorsun. Ozellikle kenarda kucuk karakterlerle yazdiklarini.

murat yayınlarının özetleri var. 1 üniteyi bir küçük sayfaya sığdırıyorlar. onları bir kere okumak. geçtiğimi 2,3 senenin sorularına bakmak.

ben de sorayım sınav 6-7 aralık diyor 6 mı 7 mi? yoksa ikisinde de var mı sınav?

yav arkadaşım şahsen kendim bir aöf meznunu olaraka 150 defadır diyorum ki;
sayfa kenarlarında yazan küçük notları okuyun ve kitaptaki ünite sonlarında olan soruları cevaplarını işaretleyin sonra okuyun. yani direkt soru kökü ve cevabı okuyun.
bu kadar ya. hiç dersim kalmadan sınıfları geçtim ve mezun oldum.

6-7 aralık. ders durumuna göre değişir.

herkese cok tesekkur ve selam,

su an aksamlari murat yayinina bakiyorum ve ozetleri okuyorum. epey yol aldim sayilir. sonrada sorularin cevaplarini ezberliyorum. vakit kalacak gbi bitirmeye ayarladim. kalan zamanda da asil kitaplarda verilen tuyoyu kullanacagim.

bunyemin bir kere daha kalmaya tahammulu yok :)

ne rusya'nın ne de çin'in ideal demokrasi örnekleri olduğunu düşünmüyorum. ve evet ülkelerin gelişmişliği gösteren tek şey ekonomik veriler değildir.

bakarsın insan hakları açısından siciline, vatandaşlarına verdiği sosyal haklara bakarsın, işçilerin haklarının ne kadar teminat altında olduğuna, azınlıkların haklarına ne kadar saygı duyulduğuna, ne kadar gazetecinin cezaevinde olduğuna, yine cezaevlerinde ne kadar siyasi hükümlü olduğuna, asgari ücrete, toplumun kaçta kaçının yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşadığına,gelirinin yüzde kaçını eğitime ya da sosyal projelere, yüzde kaçının örtülü ödeneklere,savaşa sanayiine ya da diyanete ayrıldığına bakarsın.

öyle bir şey söylemişsin çin'in doğu türkistan'da yaptığı türkiye'nin kendi içindeki antidemokratik uygulamalarını meşrulaştırıyor sanki.

@dahili meddah, ben öyle düşünmüyorum zaten. söylediğim tipteki insanların kendi içlerindeki tutarsızlığı göstermeye çalıştım. elbette para ve güç tek kıstas değildir. kimliğimi, düşüncemi, yaşam tarzımı vs. banknot perdesinde saklamak insani değildir.

saçma bir yazı olmuş. çin'i severim o ayrı. 80 ile 80 i karşılaştır o zaman.

Edit: Özetini şimdi gördüm. Rusya'nın Çin'in parası gücü, militarizmi bizdekinden farklı ama. Adamların ürettiği açık. Biz daha kıçı kırık bir otomobil üretemedik. Adamlar uzaya füze gönderip duruyor. Bizdeki para tü kaka çünkü sıcak para, özelleştirme paraları, temeli olmayan bir para. Özelleştirme demiyorum, özelleştir ama mantıklı harca. Geri dönüşü olacak şeylere harca. Gidip yol, bina yaparsan ne anladım o işten. Adamların ise üretim gelirleri. Üretimini yaptığını sandığınız şeyler de zaten başkalarının ürettikleri. Mesela Marmaray büyük bir teknoloji mi? Biz mi yaptık? Yoo. Ak Saray'ın parasına balkanlardan ya da yunanistan'dan sağlam bir şirket alırdık. Banka olur, komünikasyon olur.

rusyadan artık hiç hazetmiyorum. bir sürü insana hayatını zindan, mekanlarını toprağın altı eylediği için.

ben demokrasiye inanmıyorum. çoğunluğun istekleri bence büyük ölçüde anlamsız ve uzun vadede hatalı olduğu fark edilen istekler.

çin ve rusya demokratik ülkeler değil, sadece diktatörlerini iyi seçiyor ve bürokrasilerini iyi çalıştırıyorlar. kimseye pek eyvallahları yok, istediklerini üretebilecek özgüvene sahipler, üretmediklerinde pek fazla gözleri yok.

biz daha bir arabayı üretip üretmemeyi düşünürken, rusya araba üretiminde 100 yıla yakın tecrübe sahibi olmuş. admların uçak imalatları, uzay programları, tarım teknikleri bile kendilerine has. hatta ruslar hala kendi koordinat sistemlerini kullanıyor. devirdikleri düzenin liderinin heykelleri hala yerinde, saygıda kusur pek fazla yok.

biz daha obüs ürettik diye sevinirken, adamlar denizaltı+füze+savaş uçağı üçlüsünde 50 yıla yaklaşıyorlar.

sadece savaş teknolojilerinde değil, türkiye daha yandex gibi bir şirket dahi çıkaramadı.

biz odtü'nün ellinci yılını kutlarken, adamlar moskova devlet bilimler akademisi'nin 250.yılını kutluyorlardı.

istersen balesinden operasına, sinemasından bilmemnesine kadar kendi başına bir ekol ruslar, bizim gibi devşirmelerden kaptıkları ile iş yürütmeye çalışmıyorlar.

son olarak da ülkeler ve yaptıkları patent başvurularına bir bakın isterdeniz, kim nerede.

özet: demokrasi gelişmişlik demek değil.

yurt dışında hukuk bölümünü tembellikten bırakıp ankara'ya bok gibi üniversiteye işletme okumaya gelmek.

eğitim dışında bir şey olsun dersen de keşke lisede falan kızlarla daha cok takılsaydım biraz deneyim edinseydim, benim hoslanmadıgım ama benden hoslanan kızlarla az buz bir şeyler yasasaymısım mükemmeliyetçi olacağıma. gerçek bir 40 year old virgin olma yolunda ilerliyorum.

3 defa öss' den başarısız olunca babam; - artık zorlama şansını olmuyo, yapamıyorsun.
bana kalırsa ya fransaya ya da kanadaya git (yakın akrabalar var). askerlik zamanında geldi zaten askerlikte yapmazsın vatandaşlık alırsın falan dedi.
ben dedim ki yok. gitmek istemiyorum yurt dışına. en keskin karar buydu. babamla bayağı çekiştik o zaman. kanada la boru mu?

Of çok var.

Liseyi Almanya'da okuyacaktım, okul bile hazırdı. İnat edip gitmedim. Çok iyi oldu.

Üniversitede Amerika ya da Avustralya'ya gidiyordum, o zamanki gönül işleri derken gitmedim. iyi bok oldu.

Var öyle bikaç tane daha.

Psikolojik olaraksa sonsuz merhametli bir insan olmaktan çıkıp dişe diş, göze göz uygulamasına geçtiğim zamanlar olabilir.

Sevgili derdine kalktım geldim yeditepeye. Aslına bakarsan kendim için geldim ama bir sene kendim için bi gram yol alamadım kendi başıma doktora gitmekten başka. Oysaki ailem git Norveç e deli gibi para ediyor mesleğin dediği halde babayla boğaz boğaza geldik.. Oysaki bu 2013yilindaki dönümü etkileyen bu başka dönümum ise 2009 da bu bölümü kazanmış olmam. Halbuki bu bölümü ailemin yanında okumak tercihım yerine aynı anda kazanmis oldugum radyo sinema tv yi başka şehirde okuyup o zamanlar ev gecindirme, kendi başımın çaresine bakabilme yetisine sahip olabilirdim. Ve okul bitince de özgüven sahibi bi insan olabilirdim. Hayat bir kelebek etkisi aslında.

çok var ama sanırım eğitim fakültesine girmek hayatımın en saçma ve anlamsız kararıydı.

Geneli eğitimle alakalıymış :)
Günde 2 paketten fazla sigara içerken karar verdikten sonra uygulama kısmına geçip bir gecede bıraktım, 7 sene oldu, hayatımda olumlu değişklikleri oldu. 4 sene önce çalıştığım yerden ayrıldım, bir sene sonra daha iyi maddi koşullarla geri çağırdılar. Ayrılma kararını almak da zordu, ayrıldıktan sonraki bir sene çalıştığım yer de zordu.

istanbul'a gelmek kesinlikle. ailem istemedi, korktu, bastım geldim. yıllardır da burdayım, deli cesaretiyle gelmişim meğer; ama iyi ki gelmişim. çok şey öğrendim, çok şey gördüm.

17 yaşındayken yurtdışına gidişim olabilir. Dünya görüşüm değişti. O zamandan beri bir ayağımı orda bıraktım. Yani sürekli gidip geliyorum artık. Türkten çok yabancı arkadaşım var.

1-work and travel: özgüven
2-erasmus: çok bi şeye yaramadı aslında içip sçmak dışında ama çok samimi dostlarım oldu
3-bisiklete bulaşmak: şişko bir obezken normal insan boyutlarına ulaştım.
4-okul bittikten sonra antalya'da transferman olarak çalışmam: hayatın toz pembe olmadığını anlamamı sağladı.

bunlar dışında fransızkalanadam'a katılıyorum. benim de en büyük pişmanlığım budur ve bi on yıl sonra geriye baktığımda bu günler için de öyle olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

Ailemin yanına dönmek oldu, şimdi yeniden ayrılacağım ama olmuyor, olamıyor.

kaliteli bir bisiklet aldığım "o" gün philae'yi kuyrukluya bırakmış rosetta gib bambaşka bi istikamete savruldum.

üniversitede okuduğum bölümle ilgili çalışmaya başlamışken ve çok iyi bir kariyer yolunda giderken istifa edip hiiç alakam olmayan bir işte sıfırdan başlamak. iş deyip geçmemek lazım; çevremi, hayata bakış açımı, her şeyi komple değiştirdi.

yazılımcı olmaya karar vermem, liseyi bırakmam,

evlendim

1- çocuk sahibi olmak (en süperi bu)
2- odtü fizik bölümü'ne tek tercihle girmek (paha biçilemez)
3- eleman çalıştırmalı ofisli şirketten tek başına çalışmalı ev merkezli şirkete geçiş (kızgın kumlar ve serin sular halt etmiş)
4- yurtdışından kabul alıp türkiye'de kalmak (iyi başladım ama bu bombok oldu galiba)

evde oturup, çeviriden para kazanan biri ya da özel bir okulda ingilizce öğretmeni olabilirdim. ancak comfort zone dedikleri şeyler bunlar benim için. hepsini bir kenara bırakıp kurumsal ilişkiler ve pazarlama alanına girdim. çeviriyi bırakmak özellikle çok zor oldu.

3 sene birlikte olduğum bir sevgilim vardı, artık işler ciddiye biniyordu. seviyordum da adamı ama baktım hiç mutlu olmayız evlensek. yani o mutlu olur da ben insanları mutlu etmeye çabalayan insan olarak, istediğim hayatı yaşayamam. ayrıldım. şu an başka bir şehirde ortalama bir evli kadın olabilirdim. - bu fikir şu an bile tüylerimi diken diken ediyor.

Risk almaya hic meyilli olmayan biri olarak calistigim isten cikip (bu arada sabit giderlerim devam ediyor) 2 ortakla birlikte kendi isimi yapmaya tesebbus etmek.
Ama exit yapacagim gibi gozukuyor:) Yani keskin donusten cok kis bir sure sonra tekrar eskisine keskin donus yapacagim bir donemdeyim, ama keyfim yerinde:)

iş hayatına daha yeni başlamışken özel sektörde çalışmaktan toptan vazgeçmek gibi kesin bir karar vermek. işten çıkmak. değişim sürüyor bakalım nolcak...

Politik ve hayat görüşü anlamında oldu.

Alevi ailedendim. Lisede namaz kılmaya oruç tutmaya başladım. Dualar filan okuyordum yatmadan ve kalkınca.

Lisede milliyetçiydim, Türk milliyetçisi ve Atatürkçü aynı zamanda. Laik Chpliydim işte klasik.

Üniversite hazırlıkta ateistliğe kaydım. Tanrıyla alay etmeler filan, küfürler vs.

Sonraki yıl sosyalist ve komünistlerle takılmaya başladım ve o ideolojiye yaklaştım. Liderlerim vardı, her şeyiyle savunmasam da yine de önderlerdi.

Sonraki sene et yemeyi bıraktım kurban bayramında. Bir süre sonra da agnostiklğe kaydım.

1.5 sene önce de vegan oldum ve öncesinde de anarşizme kayış başlamıştı.

Vegan olmaktan ötesi yok derken son sene içinde de freeganlığa geçtim.

2-3 sene önce kadar annemin elinin değdiği şeyi bile yemezken şimdi yere düşse bile yiyorum her şeyi.

Ara dönemlerde hippi, pasifist, nihilist gibi çeşitli dönemlerim de oldu. Zaten şu an da bunlardan uzaklaşmış sayılmam. Şu an şuyum diyemem hiçbir şekilde. Harmanlanmış bir şey var.

Bunlardan hangisi en köklü değişikliği yaptı dersen tabi ki insanlardan tiksinmeden onların mallarını kullanabilmek, artıklarını yiyebilmek filan. Bir de vegan olmak.

Son 3 ayda da plastik şişe almayı bıraktım, dışarda su satın almıyorum. İki tane cam şişe taşıyorum ve bulabildiğim yerlerde dolduruyorum, bulamazsam çeşmeden dolduruyorum.

Daha tabi ki cinsel hayattaki bazı şeyler var da onları yazmak istemiyorum. DAha o kdar keskin şeyler olmadı aslında pek.

Yeni bir işte çalışmak için 4 kere kıta değiştirmek oldu. Ama Boğaz köprüsünü geçerek değil, uçakla.

Beşinci.

5 ile 3'ü beğendim.

1 ve 3

3 - 4 - 5 'den birini al ama ben 5'i beğendim vala kankili

cdn.watchshop.com

1 veya 5.

1. 7 /10
2. 7 / 10
3. 5 / 10
4. 7 / 10
5. 8 / 10

5

5

5, olmadı 1

giyim tarzına bakar ama ben
2-3-5 arasında kaldım.
5 daha spor kaçıyor.

1

sabah tekrar bakacağım yeni yanıtlara.
yarın da gidip alırım.
sağolun hepiniz şimdiden.

Turistik bölgelerde Flemenkçe bilen personel açığıyla ilgili bi şeyler okumuştum geçenlerde. Bi araştır yine de.

tur rehberliği sektörünü bilemiyorum ama mantık olarak; avrupalı turist için ingilizce yeterlidir sanki?
ben olsam almanca / fransızcayı elerdim. (özellikle) japonca / rusça ve (dünyada konuşulma yüzdesini dikkate alarak) ispanyolcayı değerlendirirdim.
bir de sıfırdan bir dile çok geç olmadan başlamanız daha yararınıza olabilir, almancaya sonraki senelerde de devam edebilirsiniz mesela.

Avrupalı turist için İngilizce yeterli olabilir ama özellikle yaşlı kesim dil bilmeyebiliyor.

Ben de ''hazır temelim var, hemen bitireyim öğreneyim Almancayı/zaten Almancanın kabası hazır, yeni bir dili kavrayayım'' arasında kaldım çokça. her türlü fikre ihtiyacım var.

Bunun da çeşitleri var. Şöyle bir tanıdığım Çekçe öğrendi. Sonra bir Türk tur şirketinin Çek Cum. ayağına gönderildi. Sonra oraya yerleşti. Hala bağlı rehber olarak çalışıyor. Çekçe bilen az olduğu için buradan oraya giden elit kesim de onunla anlaşıyor. (özel rehberlik gibi) Diyeceğim o ki istediğin bir ülke varsa veya spesifik bir dil öğreneceğim diyorsan bu şekilde yapabilirsin. Çek C.'de yaşayan Türk sayısı 8'di sanırım. Yani böyle bir ülke bulup kapağı atabilirsin.

Türkiye'de yapmak istiyorsan. Ülkemize en çok nereden geliyorlarsa (Rusya, Almanya) bu dilleri öğrenebilirsin.

Ben çok iyi bilmem belki san daha iyi biliyorsundur ama bu rehberler aynı zamanda bir yerle de uzmanlaşıyor sonuçta. Mesela bu Çekteki adam orası konusunda uzman. Ama atıyorum İtalya'da tırt olabilir. Bu yüzden senin nerede uzmanlaşmak istediğine de bağlı. Türklerin en çok rağbet gösterdiği rotalar orta avrupa oluyor genelde.

türkiye'ye çok fazla japon kafilesi geldiğini düşünürsek japonca iyi bir seçenek gibi duruyor. yazmamışsın ama ülkedeki rus ve arap turist sayısı da fena değil. inşaat sektörünü düşündüğümuzde türk şirketleri özellikle rusya , kazakistan ve arap ülkelerine yatırım yaptıkları için rusça ve arapça bilen eleman arayışları olabilir. okulda yoksa ilerde kendini geliştirmen için aklında bulunsun.

ispanyolca yurtdışında iyi bir seçenek olabilir ama türkiye'de ispanyolca turizm sektöründe pek gitmez.

ispanyolca ( arjantinli oyuncular için ) , portekizce ( brezilyalı oyuncular için ) , fransızca ( afrikalı oyuncular için ) eğer olur da bir gün bir futbol takımına kapağı atarsan çok büyük artı getirir sana.

Haydaa, yabancılarla içli dışlı abiden gelen tavsiye

'' olm latince öğren, yurt dışında latince bilen arkadaşlarım 3-4 tane yabancı dili paldır küldür öğreniyordu. çerez gibi öğrenirsin avrupa dillerini. ''

oldu.

Rusça-Arapça aklın bir köşesinde, bu son durum için ne diyorsunuz?

(git:www.sabah.com.tr )

Japonca çok sevmeden öğrenilecek bir dil değil kesinlikle. Hobi olarak öğreniyorum. İşten geldim şu an kucağımda deli gibi çalışıyorum aralıktaki sınava. Çok çabuk unutuluyor harfleri sürekli tekrar yapman lazım çekilecek çile değil. Hayatımı üzerinden kazanmak istemediğim bir dil valla.

Hayir. Operasyonlari kotu.

Türk üniversiteleri mail sistemi mi kullanıyor? hahaha

Hayır, e-maillere bakmıyorlar bile :) baksalar da umursamıyorlar çoğu zaman

@cosmicstring Yok ya hazır değil. Çünkü sorduğum soruyu nereden bilecek. Mesela bir tanesinde dil ile ilgili bir şey sormuştum. Dedi ki başvurunu yapabilirsin ama eğitime başladığında ielts 7 ye ihtiyacın olacak falan filan spesifik bir cevap verdiler.

şu an harvarda da mail atsan gayet seninle ilgilenen nazik bir cevap alırsın. kurumsallık başka bir olay. ayrı bizde hiçbir yerde bu mail olayı önem kazanamıyor. hocaya mail atayım diyorum ara diyor. telefonda bir sayfa şeyi nasıl anlatayım. sonra da watsapp mesajı gibi maile geri dönüş yapıyorlar.. seneler sonra maile cevap atan hocalar gördü bu gözler.

evet göt kalkıklığından değil, üşengeçlikten. allah korusun bir maile cevap verirler de karşı tarafın işini kolaylaştırırlar belki, sonu gelmez o zaman maillerin. hiç alıştırmıyorlar o yüzden...

evet kalkık. Daha önce Cambridge, Trinity College'den birisi bana cevap veriyordu alanımla ilgili sorularda. Ancak Türkiye'de dersine girdiğim bazı kişilerden bile cevap alamıyordum. Hem üniversitelerde hem de birçok öğretim üyesinde gereksiz ego var.

Ben maillere bakamiyorum canim ya diyen danisman hoca gordum ben universitede.

Bana gore turkiye'de universiteler lise zihniyetiyle yonetiliyor.

Mobilim editleyemiyorum.

Hollanda dis isleri bakanligina bundan 4-5 sene once attigim farki sorular iceren maile 2 gun sonra sorularin detayli cevaplarini iceren mail gelmisti. Hatta bi tanesi onlarin alani olmayan bir soruymus ama cevapsiz birakmamak icin arastirmislar onu da cevaplamislar. Yine de bilgi yeterli gelmediyse diye konu hakkinda uzman kisinin telefon mail ve posta adresini vermislerdi konuyla ilgili bilgilendirdik diyerek.

Bizde ise universitelerde yanlis bilgilendirme yapan yetkili kisiler "gunde 1000 kisi soru soruyo sana ne cevap verdigimi nereden hatirlayayim" gibi fantastik savunmalar yapiyor.

hayır e maillere bakmayı bilmiyorlar.

ben ciddi ciddi böyle olduğunu düşünüyorum.

görseler de bir telefon ciddiyetinde olmadığını düşünüyorlar.

surada berberilerle ve amerika'daki arapçayla ilgili birkaç kaynak var: www.fountainmagazine.com

tam bilmiyorum ama nereden okuduysam. amerika'yı önce bir ispanyol'un keşfettiğini duydum. ama kolomb'un döneminde. kolomb ise hayır ben keşfettim deyip herkese göt gibi bırakıyor bu adamı.

en.wikipedia.org

Peeling jelleri işe yaramıyor. Yani bende yaramadı. En iyisi burun bantları. Hepsini çıkartıyor.

bunları sıkmayı seven bi kız arkadaş :c

1.bp.blogspot.com babamda işe yaradı. gratiste filam var.

sikmak ve tonik

sikmak ve her gün sabah akşam düz beyaz klasik katı sabunla yıkamak.

burun bandı var bimde falan satılıyordu.

kükürtlü sabunla her gün yıkamak.

kullanmadığın bir diş fırcası ile bildiğin diş macununu kullanarak burun cevresini fırcalamak.

Olm nasıl sıkılıyor ya hiç anlamadım ben o işi.

Elma sirkesi

0 212 414 90 00

Bostancıdayım lunaparkın oralarda..

0 212 414 90 00

buyrun ben esra erol.

0 212 414 90 00

Cok ayıp. Pis herifler.. ben size böyle mi yapıyorum..

0 212 414 90 00

enteresan denemeler. en çok da şu özel bir şirkette yönetici olarak çalışıyor laflarına hastayım bu milletin.

Ulkenin yarisi yonetici yarisi koordinator zaten. Sen degil misin? @Alt4y
inanmiyosan izle esra erol'u ;))

evi üstüme yaparsan geliyorum
ayrıca annenle oturmam

0 212 414 90 00


Edit: Evet daha önce elli kere paylaşıldığını gördüm bir de ben paylaşayım dedim.

mayiş kaç lira? emeklilik var mı?

(git: 864484)

Gelen gelmeyen sağolsun.

Not: Fox tv'yi aradım acmadi.

0 212 414 90 00

giden bendim, ev ipotekliymiş o yüzden geri döndüm gençler. zaten bişeye de benzemiyodu hıhh

bir lise öğrencisi tarafından yaratılan çizgi roman kahramanı beyaz perdede karşımıza çıkıyor. usta çizerler eliyle ete kemiğe büründürülecek.

edit :

bir lise öğrencisi tarafından yaratılan, usta çizerler eliyle ete kemiğe büründürülecek çizgi roman kahramanı beyaz perdede karşımıza çıkıyor.

@kimlanbu al işte bu da oluyor.

evet ben de ikilemde kaldım, ama seçmem gerekse ikinciyi seçerdim herhalde.

Eğer doğru cevap dediğin gibiyse, "ete kemiğe büründürülecek" değil "ete kemiğe büründürülerek" olmalıydı. Dolayısıyla soru hatalı bu haliyle.

yazdığın cümle parçalarından beşincisi hatalı. tüm parçaların anlamlı tek bir cümle edebilmesi için "ete kemiğe büründürülerek" olması gerekiyor o parçanın.

"bir lise öğrencisi tarafından yaratılan çizgi roman kahramanı, usta çizerler eliyle ete kemiğe büründürülerek beyaz perdede karşımıza çıkıyor."

cevap: 1.

Soruda hata olduğunu düşünürsek tamam. Ama büründürülerek değil büründürülecek yazmışlar. Arkada sorunun cevabını girmişler. Arkada da büründürülecek yazıyor. Yani iki kere hatalı mı basmışlar?!

tabi ki daha çok tercih edilir bu satıcı. ama düşünürüm nereye kadar böyle ürün satacak bu adam, nasıl kar edecek sürekliliği olacak mı diye

yeni bir fikir degil bu. zaten var boyle bisey, dernege yapilan yardimin dekontu guven sorununu ortadan kaldiriyor.

ben senin ne demek istediğini anladım ancak işin mantığı itibarı ile tutarsız ve biraz mantıksız olmuş. paranın nereye harcanacağı (ödeneceği değil) ödeyenin genelde pek umrunda olmaz. çünkü o belli miktarda para zaten cebinden çıkacak. bu şöyle durumlarda uygulanabilir;

1- örneğin 100 tl satış fiyatı olan bir ürüne satıcı der ki alıcıya, sen bana 100 tl değil de, 78 tl değerindeki TEMA vakfı x adet fidan bağışında bulun denilebilir. (miktarlar aynı da olabilir, ancak o durumda, istisnai mallar dışında alıcıya bu cazip gelmez elbette)
2- bunu ben üni işletme kulübümüzde yapmıştım, normalde 5 tl olan dilek balonu biletini (sayısı belli, valilik izni vs var tabi) geliri tamamen bağış olmak kaydıyla, 5+ bir rakama satıyorduk insanlara, üst sınır yok tabi. sonra bütün biletleri satınca dilek balonu etkinliği ve tüm paralara ek biz de cebimizden ekleyip, yüzlerce oyuncak kıyafet fln alıp (onları da bağış yapacağımız için indirimle aldık) yardımlarımızı yaptık. bu durum ise senin düşündüğünün biraz çaprazı :)

şahsi spesifik cevabım: tercih etmem, güvenimi etkilemez

ver şu kıyafetleri yarın okutayım parasını sana vereyim ne alıyorsan al hayvancıklara. yoksa gidecek bu böyle :)
cevap: artı ya da eksi etkilemez

buna benzer bir şey vardı. türkiye'de var mı bilmiyorum ama. bunu yapan güçlü firmalardı. yani türkiye'de kim kabul eder ki ürününü bu şekilde satmayı. Senin cep telefonunu ve bilgisayarını bu şekilde alayım kabul eder misin? Etmezsin çünkü senin hiçbir kazancın yok. E satıcı niye böyle satsın?

Alıcı açısından problem değil. Ben alırım ürünümü bu şekilde.

bir de bilinclendirme amacli, genis kitlelere ulasacak sekilde bu tur satis yapilir da, bireysel olarak boyle bisey yapmanin ne amaci olabilir? gostermelik bir hareket.

satis yapildiktan sonra satici parayi alip istedigi dernege bagis yapar zaten.

Kâr amacı gütmeden ikinci el kıyafetlerimi satacağım da. Beni tanımayan etmeyen birileri para karşılığı almak istemeyebilecekleri için böyle bir şey yapayım diyorum. Parayı hesabımda görmeden ürünü yollamak istemiyorum çünkü. Aynı şekilde karşı taraf da bana güven duymayabilir. Göstermelik değil.

Para kazanmışım kazanmamışım pek de umrumda değil açıkçası, para bana geleceğine hayır işlerine gitse de memnun olurum.

O yüzden sormak istedim... Sürekliliği olan bir ticari faaliyet olmayacak yani...

@nocturness Sağ olasın da okutunca ne oluyor? :)

Edit: Vazgeçtim satmaktan.

aa bilmiyor olamazsın :)

@cigerdelen Niye tehlikeli olduğunu düşünüyorsun? Barınaklara mama ile de yardımda bulunabilirsin, illa ki para verilmesi gerekmiyor, o tutarda mama yardımı da olur. Dernekler zaten denetleniyor.

işsiz gezdiğim bi dönemlerden birinde, bi duyurucunun acil çevirisini yaptıydım galiba.

önce dekontu gördüm

çocuklar gülsün diye

derneğine bağış. sonra çeviriyi yaptım. ya da istedim de, kabul etmedi miydi? üff! hatıllayamadım.

emlakçılara sordunuz mu?

arsa baska sehirde, ailem ankara'da ama konusmuslar, bir sey cikmiyor oyle uzaktan anladigim kadariyla.

o ildeki tapu dairesine gidilecek, hâl beyleyken beyle, naapak kankalar? diye sorulacak. bu en kötü ihtimal tabii. burdan bi bilen çıkana kadar top çeviriyom sadece.

tüm hissedarların izni olmadan payınızı satamazsınız. öncelikli alıcı olarak da diğer hissedarlara sorulur zaten.

yapacağınız şey adamı bulamazsanız izale-i şuyu davası açmak. ancak mahkeme avukat masrafları falan da girecek işin içine ona göre hareket edin.

Hissedarın kimliğine ulaşın önce bence. Tapu dairesinden sorgulattığında çıkar. Bulamıyoruz hissedarı kimlik bilgilerini verin diyin. Sonra bununla birlikte belki daha net şeylere ulaşırsınız.

İzale-i şuyu +1

En sevdiğim dava ehehe

helâl vedatçım, çoğiy gidiyon valla! aynen devam!

1)kendi payınızı istediğiniz gibi satabilirsiniz. ama ortaklı malı alacak adam ne yapsın. başına dert. alırsa ölü fiyatına alır. ayrıca diğer ortağın bilmem kaç sene içinde itiraz edip adamın aldığı fiyattan alabilme önceliği var. riskli yani alan için.
2)öncelikle ortağı bulup bir şekilde anlaşma yoluna gidin.
3)bulamazsanız ya da anlaşamazsanız, ortaklığın giderilmesi davası açabilirsiniz. hem uzun sürer hem de devlet baya bir haraç huruç alır.

Only when the last tree has died and the last river been poisoned and the last fish been caught will we realise we cannot eat money

biraz daha değişikti sanırım ama ana tema sizin gibi düşünen arkadaşların aslında her şeyi yok etmesi. bunda kötü niyetli olup olmamanız önemli değil, asıl kısım bilinçli olmamanızdan kaynaklanıyor.

@angelofdeath

yuh arkadaş, bilinçli olmadığım yargısına nasıl vardınız?

İşin estetik kısmındasın anladığım kadarıyla sadece. Ki o konuda da betonun bi albenisi yok da gerçi.

Doğayı korumak istemekte estetiği baz almıyoruz zaten genelde

Ha bana sorsan hem estetik hem diğer açılardan Galler'in izbe bi köyünü, New york city'e tercih ederim.

doğru düzgün yeşil görmemişsin. nasıl bir ihtiyaç olduğunun farkında değilsin.

Bortu bocekten korkuyorsun demek ki...

Beton binanin pencerelerine sineklik de taktirirsin bu bakis acisiyla.

agshdjklasşdis

geçmişim hakkında harika tespitleriniz var ama malesef isabetsiz.
://

bir dağ köyünden şehre gelmiş biriyim ve yeşil bir kentin nasıl oldugunu da yeşilin önemini de pekala biliyorum.

sadece yüksek yüksek binalar bana ağaçtan doğadan daha güzel geliyor. bu kadar basit arkadaş.

dağ köyünde yeşil ne arar yav? bunu yarıtropikal bi tatil beldesinden yazıyorum. türkiyede insanların %90ı doğru düzgün yeşil görmemiştir. belki biraz karadenizliler.

Henuz sehre doymamissin kardesim.buyuk binalar,granit yapilardan ihtisam bekliyorsun.cigerlerin henuz dolmamis alabildigin nefesle yetinebiliyorsun.gercek anlamda planli sehirleride yeterince taniyamadiysan bu dusuncelerinde hakli olabilirsin.

Singapur tam dusundugun gibi bir ulke ve sehir mesela.1960 lardan sonra belli bir planda dahilinde tamamen ihtisamla uretilmis binalardan olusuyor.pek cok insan tatillerini bu devasa granit bloklarini gorerek gecirdiler uzun sure.su anda gelinen nokta ise turistin artik kendi sehrinde gordugu beton yiginlarini gormek istememesi oldu.eskiye oranla turizm gelirlerinde ciddi bir dusus sozkonusu.

Ben senin tam zittinim.cocuklugumdan beri merkezi noktalarda buyuk binalarda yasadim.yurtdisina ciktigimda gene ihtisamli binlarin oldugu yerlerde yasadim.bir yere kadar hersey cok guzeldi.yavas yavas bundan bunaldim ve aldigim nefes yetmemeye basladi.evimi nispeten sehir disina tasidim.oldugum yerin onunde hic bir bina yoktu,kapinin onune ciktigimda ruzgardan duramiyordum ve mutluydum.son 10 yilda gayrimenkulun hizli gelisimi evimin cevresinide yakaladi ve su an camdan baktigimda aramizda 500 metre olsada betondan bir sozde rezidans perdesi var.hava surekli puslu cunku ruzgar esmiyor olan pislik oldugu yere cokuyor.nefes alinmiyor.

Istanbuldaysan ve aracin varsa sana demek istedigimi hemen anlatabilirim.aracina bin buyukcekmece yonunde gitmeye basla e5 den haramidereye inerken karsi yamacina bak.orada karsinda duran binalardan olusmus suru,duvari hissedeceksin.gokyuzune bak ve hapsolmus dumani gor ve beylikduzu boyunca icinden gec.buyukcekmeceye geldignde bir daha bak gokyuzune.aradaki farki hissedeceksin.

Sehirde yeterli sureyi gecirdigin zamana kadar bu sekilde dusunmen normal,mal falan degilsin yani.

mal degilsin de kanka ya beton ne allani seversen... çelik yapi seveydin iyiydi.

Sovyet tarzı mimari ile bir şeyler inşa etseler ben de karşı çıkmam da sik gibi aynalı bina avm yapıyorlar her yere, o biraz insanın moralini bozuyor.

neden böyle düşündüğünü bilmiyorum ama mal olabilirsin. neden mi? çünkü betonu yeşilden estetik buluyorsun(olabilir) ama bunlar aynı kulvarda olan şeyler değil. Biri keyfi yapılan bir şey biri ihtiyaç/zorunluluk.

"Bu ay hiç yemek yemeyeyim onun yerine yerleri laminant parke kaplayayım." demekle aynı şey. o kadar saçma ve birbirinden alakasız iki meta :)

köylüsündür muhtemelen, öyle mi?. köylülerin kimisi köy yaşantısından, onun zorluklarından vb. o kadar bıkmış, ya da kendini şehirde yaşayanların karşısında içinden o kadar ezmiş o kadar aşağılamış oluyor ki (tabi bu bilinçaltlarında yer etmiş, belki kimisi farkında bile değildir) böyle beton apartman falan pek bir seviyorlar.

sevmiyorum.

erkek.

Çok pis görünüyor bence, hep nasıl yıkıyor bu kafasını diye düşünüyorum. Ben 2 gün banyo yapmasam huzursuz olurum. Git güzelce kestir saçını.

Düz saçlılar yaptırsın da... Bukleli saça öyle bir şey yaptırırsanız ayıp edersiniz.
33.media.tumblr.com

siyahi olmayanlar yaptırınca çok itici ve özenti görünüyor. siyahiler zaten saçları şekil almadığından, kendilerine de kolaylık olsun diye yaptırıyorlar.

bizim gençlerde görünce "hiç özgüveni yok herhalde ki böyle dikkat çekmek istiyor" diye düşünüyorum.

Kız erkek farketmez, gördüğümde yanına yanasmak istemiyorum.

pek bakmıyorum aslında. özel bir ilgim olmadığı gibi özel bir nefretim de yok. ama bana biraz bazen şekilcilik gibi geliyor. hani yaşam tarzım demişssin ya öyleyse yaptır içinde kalmasın beğenmezsen vurursun 3 e erkeksin sonuçta. ama bazılarında çok eğreti duruyor tarif edemedim şimdi. hepsini değil de bir kısmını yaptır önce baktın kullanabiliyorsun hoşuna gitti hepsini yaptırırsın.

guzel sanatlar ogrencisi falansan yaptir gitsin.

edit:hukukcu falansan yaptirma

upuzun bukle saça kıyılır mı yea :/ yeni yapılmış rasta çok çirkin bence, güzel olması için bi sene filan geçmesi gerekiyor böyle karışacak iyice saçaklanacak filan. hevesliysen ve karar veremiyorsan geçici rasta yapılıyor galiba, onu dene. hoşuna giderse, çevrendekiler beğendiyse sahici rastayı yaptır gitsin.

ya kimseyi dinlemesene, yaptır, bence harika duruyor. uzun saç zaten muhteşem, rasta ayrı bir güzel. kesinlikle yaptırmalısın.

Öyle değil biliyorum ama pasaklı gibi bi görüntüsü oluyor.

milletin dediğine bakarsan hiçbir zaman yaptıramazsın. bence sorulması gereken soru ne kadara mal olur, bakımı kolay mı falan gibi şeyler olmalı. ben gömlek-pantolondan başka kıyafet bilmeyen dümdüz bir adam olarak rastayı çok seviyorum. saçım biraz uzayınca kestirmesem ve tembel olmasam isterdim rasta yaptırmayı.

ben de bu duyurucuları genç, açık görüşlü falan bilirdim. hepsi emekli amca kafasında. rasta yaptırmakla ilgi çekmenin ne alakası var? hadi adam ilgi çekmek istiyor diyelim bunun kime ne zararı var yani? kadınlar mini etek, erkekler takım elbise giyince millet bakıp "vau iyiymiş" deyince hoşlanmıyor mu durumdan? gerizekalı veya troll olmadıktan, ipin ucunu kaçırmadıktan sonra beğenilmenin veya ilgi görmek istemenin nesi garip ki? ayrıca rasta yaptırmak her zaman risktir. bağcılar'a, gaziosmanpaşa'ya giremen rastayla. sıkıntı olur. o yüzden bu tip değişik saç modelleri, efendime söyliyim makyajlar falan yapan arkadaşlara VÖÖÖ İLGİ ÇEKMEK İSTİYO ERGENLER demek çok garip bence.

neyse, istiyosan ve altından kalkabileceğini düşünüyosan yaptır. yok ben karı emiklemek için yaptırıcam diyosan daha kestirme yolları dene saçını rahat bırak.

İçinde ukte kalacaksa yaptır. Başkalarının görüşlerini önemseme. Zaten belli bir süre sonra sıkılıp normal saçına geri dönmek isteyeceksin. Yani, yaşlanana kadar rastalarla kalacak değilsin ya :) Ben bir kadın olarak sevmiyorum ama rastalı arkadaşlarım da var, hiçbir zaman onlara öğ diye yaklaşmadım. Yaptır gitsin, içinde kalmasın.

@pescador giyim başka bir şey, saç da senin bir organın gibi. rastayı öyle kolay kolay değiştiremiyorsun da. saçını kıpkırmızı, masmavi yapan bir genç bana göre dikkat çekmek istiyordur. aynı şekilde rasta saçla dolaşan gençler de öyle. bunu olumlu veya olumsuz bir şey olarak söylemiyorum. cool olmak için aşırı bir çaba gösterince cool olunmuyor. tam tersi, komik olunuyor.

hem rasta, rastafaryanizm düşüncesi çıkışlı bir saç modeli. bu saç, stil olarak kullanılınca o düşünceye de saygısızlık yapılmış olunuyor.

rasta yaptırıp böyle görünecekseniz yaptırın: www.kadin1.com

ama bu adam rastasız da çekici zaten. khaleesi'nin rahmetli kocası.

kirli pislik bir görüntü gibi.

tr.wikipedia.org

Robert Spencer- CAIR
Audrey Shabbas- MEMRI
Sandra Stotsky- George Mason's History Network

Benim bildiğim bunlar var.

eksisozluk.com

Kolomb'dan önce biri bulmuştu hakkaten zaten. Bir ispanyol muydu neydi? Hatta Kolomb şerefsizlik yapıp ondan çalıyordu. Ben buldum falan filan diyordu. Kimdi o?

cevaplardaki linklere bakmadım da sanırım şöyle.(emin de değilim)

şekil olarak camiye benzer bir tepeden bahsediliyor hatıratta;
bizimkiler de işine geldiği gibi anlıyor, çarpıtıyor işte.

burası neresi? denemeye gideyim.

o bi kavanoz soğanı gördüm midem bulandı 3 gün aklımdan çıkmayacak şimdi :((

ekmeğin içindeki de bi tuhaf ceviz desen ceviz değil böyle çekirdek halindeki bir şeyi hamura sarıp pişirmişler.

hiç bana göre değil bu konsept cidden midem kalktı.

kavanozdaki de soğan mı ya? ben meyve sanmıştım onu

soğan mı ki o? yumurta gibi duruyor.

bariz soğan kavanozdan çıkarıp kesip ekmeğin üstüne koymuşlar işte.

kenardaki eski kaşarımsı peyniden de soğanın altına koymuşlar :((

o kavanozdakiler yumurta

tatlı değil belki o? ekmek içindeki kıyma da olabilir.

resmi google'da arattım bu sonucu verdi ne kadar yardımcı olur bilemedim ama;

Ploughman’s lunch with pickled onions and onion-rye bread

www.pinterest.com

her sey tanimlanmis. ben de kasedekinin visne receli oldugunu soylemeye geldim.

arkadaşlar soğan bakın tarif de veriyor:

www.gourmettraveller.com.au

For pickled onions, combine salt and 500ml cold water in a non-reactive bowl and stir until salt dissolves. Add onions and stand overnight, then drain and rinse. Pack into sterilised jars, layering with chilli, bay leaves and spices. Combine vinegar and sugar in a saucepan, stir over medium heat until sugar dissolves, bring to the simmer and cook until a light syrup forms (4-5 minutes). Pour onto onions to completely cover, seal and stand at room temperature for at least 3 weeks for flavours to develop.
02For onion-rye bread, preheat oven to 180C. Combine flours, sugar, yeast and 2 tsp sea salt in the bowl of an electric mixer fitted with a dough hook. Combine milk and 310ml water in a saucepan, warm over low heat to lukewarm, then, with motor running, add to flour mixture, kneading until smooth and elastic (4-5 minutes). Transfer to a lightly oiled bowl, turn to coat, cover and stand in a warm place until doubled in size (45 minutes-1 hour). Meanwhile, heat oil in a large saucepan over medium-high heat, add onion and stir occasionally until caramelised (12-15 minutes), add fennel seeds, stir until fragrant (1 minute), season to taste and set aside. Knock down dough, roll out on a lightly floured surface to a 25cm x 30cm rectangle. Spread with onion mixture, then, with shortest side facing you, roll away from you to form a cylinder. Place in an oiled 11cm x 27cm loaf tin, cover and stand until risen (20-30 minutes). Brush top with water, scatter with extra fennel seeds and salt and bake until golden and cooked through (50-60 minutes; loaf will sound hollow when tapped). Turn onto a wire rack to cool completely. Serve thickly sliced with pickled onions, aged Cheddar and fruit chutney.

şaraplı şekerli chilli li şurup gibi karışım hazırlayıp içine soğan koyuyor

ekmek de soğanlıymış beyler :((

kaçtı bütün iştahım

ekmeğin içindeki keten tohumu ve soğanlı bir sos.

soğan da turşu.

acaba reçel de soğanlı mı? :D

ben yerim bunu.

da o sogan bizim yemege koydugumuz soganlardan degil. dogal tadini bilmiyorum ama kavanozdan cikmis halinin tadi baya hafif. genelde tatli biseyin yaninda, tadini eksilikle dengelesin diye konulur.

Swirl bread diyorlar buna. Turlu turlu cesidi var. Soganlisini ben de ilk kez gordum.

m e l t e m var benim yekten aklıma gelen.

spor ve sporcu beslenmesi konusunda arnold schwarzanegger var benim aklıma ilk gelen o oldu.

duyurunun parlayan genç yıldızı: ben "vosvos3131"

@c1b2k3 mantıklı
@pescador eğlenceli
@m e l t e m bilginmiş gibi
@rock n roll pollynna
Pek dikkat etmem böyle şeylere ama gözüme çarpanlar.

compadrito, meltem, mea maxima culpa, aycovski, basond, uzunuzunilgi, pandispanya
aklıma gelirse yazarım var aslında başka insanlar da.
cosmicstring, hayat aklını konuşacak filozof üret (nicki yanlış yazmış olabilirim belki)
bu arada pavlis teşekkürler :)

spor ve beslenme konusunda arnold "fare zehiri iyidir" dese ciddi ciddi düşünürüm denemeyi ben de.

spor konusunda arnold var elbet ama angelus'un da hakkını verelim.

la noix, lim5, fayfim,siradisi00 de duyurunun doktorları bugüne kadar pek çok yardımları dokundu <3

compadrito - master of akils, her şeyi bilen
angelus - sağlıklı yaşam akili
arnold - vücut geliştirme akili
m e l t e m - kedi ve iyilik akili
aychovsky - akademik akil
basond - uçak akili
pescador - futbol akili
douchebag - borsa akili
fengari - hukuk akili

benim bildiklerim bunlar.

Pandispanya var benim aklıma gelen de

gönül işlerinde fransızkalanadam sosyal ilişkilerde wraith

spor için arnold,
gönül işi için pandispanya,
siyaset tarih söz konusu olunca zetehead ile advos... (isimlerdeki hatalarımı hoş görün)
genel her şey için compadrito.
sınıflayamadım ama aychovski de var.
aklıma geleni eklerim.

biriniz de benim adımı verin ya vicdansızlar :((

bi ara elxa vardı sanırım, gitti sonra.

douchebag, mea maxima culpa, alice practice, kül, buzbebek(ti sanırım) cevaplarını ciddiye alırım. biraz daha diline hakim olsa divit de bilgili birine benziyor.

edit: neferkitty bi de evet.

sahi yaa compadritonun daha evvelden hakkında 500 kelime kompozisyon yazmadığı mesele var mı yav? adam galaksinin ilk zamanlarında beri yaşıyor ve yazıyor gibi.

en akil insan benim. bir anket daha sonlanmıştır, rica ederim.

fayfim abiyi unutmuşsunuz gençler.

Cosmicstring is my boy!

arnold sporda iyi, bana da çok yardımı dokandı.

douchebag borsada iyi, ondan da yardım almıştım bir iki kere. sanırım yaşı genç. bu yaşına rağmen iyi anlıyor bu işlerden

edit: arnold 2 saniye önce yine yardımda bulundu :D

Adonis marka fare zehirimi yakında piyasaya sürüyorum arkadaşlar. DNP'nin pabucunu dama atacağız.

adam yaşlı çıktı :P

Zetacanla seksen reyis. Sometimes devilred. Hımmmm angelus. Şefkst tokatlarıula mea-sama. Şimdilik aklıma gelen bunlar.

Şakalarla komiklik yapanlar da bi degree hakediyo bence, biz de mesai yapıyoz burda.

ikinci sorunun cevabı cin olmadan adam çarpmaya çalışmak oluyor. ondaki ana sebep diğer ülkelerin başarılı öğrencilerini ülkemize empoze edip bir nevi beyin göçü sağlamak.

Ya tamam da çok başarılı değildi öğrenci lisans ortalaması 3.00 mış bizim okulda 3.86 olan 2 kişi var, bu mu başarı 3.00 olması mı? Yani eğer öyleyse bunu kim düşündüyse de kendine bi vursun, sen önce kendi başarılı öğrencilerini dışarıya kaptırma da ordan gelenlere ihtiyacın olmasın.

bir de olaya şu yönden bakalım: o arkadaş zaten burs aldığı için Türkiye'de, yoksa gelemezdi.

yabancı hükümet bursu olabilir.

örneğin; abdigm.meb.gov.tr Türkiye'ye başka hükümetlerin verdikleri burs. o da Türkiye'nin başka hükümetlere(mısır'a) verdiği burstan faydalanyordur. sen alamazsın.

Sunlardan biri olabilir belki: www.turkiyeburslari.gov.tr

Anladığım kadarıyla abla aldatıyor gelen de ablanın diğer sevgilileri. O yüzden part-time lover diyor

açtım dinliyorum panpa. bi sn.

yepp, bu şarkı poligami üstüne. stiv çift vurup tek sayıyor. stiv karı da pazarlıyor galiba. vaymnakoym 15 yıldır severek dinlediğim şarkı ne anlamlara geliyormuş.

swinger partiye eş bulmuşlar

1) Part time lover dediği kişi zaten metresi işte bizim tabirle. Part time lover'ına yazmış bu şarkıyı. tabi sadece metres olmayabilir part time lover serbest bir ilişkisi var da olabilir. fuckbuddy de olabilir.

2) anladığım kadarıyla hatunun başkasıyla da ilişkisi var.

direkt altınoluğa giderdim. 2. 3. alternatifleri hiç düşünmedim.

nedeni: çok seviyorum, orada yaşarsam çok huzurlu çok minnoş bi hayatım olurmuş gibi geliyor.

istanbul - ev kirasi yok, sosyal yaşam.
izmir - kızları
antalya - havası

ankara. 413 nolu otobus nereye gidiyorsa orda yaşamak isterdim. 5 dakikada bir geçiyor bu, kıskanıyorum.

kalan ikisini bilemedim. eskişehir olabilir. izmiri de övüyolar.

Çankırı
Çorum
Yozgat ehehehe

Ankara
İzmir
Antalya

Yurtdışı için,

Paris
Miami
Londra

Gerçi yurtdışına çıkmadım ama bunlar ilk tercihim olurdu.

2000 lirayla, kirada, arabam yokken yaşadığım yerden vazgeçmem. istanbul-kadıköy. nedensizce

gagra, odessa, dobruca, mansiyon: sinop
sebep:
i <3 karadeniz

1-2 haftalığına bir yerlere gidip de istanbul'a dönünce toprağı öpüyorum her seferinde.

nedenleri: burada doğdum, burada büyüdüm, burada okudum ve okuyorum, ailem burada, arkadaşlarımın çoğu burada, ailemin yanında yaşamayıp da kira ödememe lüksüne sahibim. daha bir sürü neden sayabilirim aslında.

o yüzden istanbul, hatta istanbul kadıköy direkt. yok illa farklı iller de olacaksa the junior jr +1

türkiye için mi geçerli bu sadece? değilse türkiye'de yaşamak istemezdim. yurtdışı da olursa:

saint petersburg
italya'da orta büyüklükte bir şehir, veya
prag.

bahçesi geniş olan herhangi bir müstakil evde olsun da ama her yer yemyeşil olsun , sanırım ingilteredeki evler bu tanıma uyuyor biraz.
kediciğim içmenli bahçemde hoppidik hoppidik oynasın, sinek avlasıni kelebek peşinde koşsun, yuvarlansın en çok o'nun için isterdim evet.
kedimin doğa ile iç içe olmamasına hep üzülmüşümdür.

ankara gibi beton yığını bir şehirden bildiriyorum.

Yurtiçi; izmir, ayvalık, istanbul
(çünkü akdeniz kültürünü seviyorum)

yurtdışı; roma, floransa, paris
(çünkü akdeniz kültürünü seviyorum)

izmir
izmir
izmir nefes alabildiğim, kendimi mutlu hissettiğim tek şehir.

kocaeli, samsun, üçüncüde de belki bursa. rahat yerler yaa.

eskişehir. kalabak su kamyonu müziği sanırım.

izmir. koyun kokan metrosunda buram buram anadolu kokusu alırdım. hemde denizin dibinde. sahi hala kokuyormu?

bilecik. insanlıktan uzak ferah bi ortam. alp daglarında heidi'nin evlenmiş, dedesinin ölmüş hali gibi.

yurtdışı da katmışlar. benim neyim eksik

4000TL değil tabi bu rakam. ama o standartlara tekabul eden bir para miktarıyla.

Alberta - Kanada
Lichtenstein - Vaduz
Litvanya - Vilnus

Direkt evden atıyorsunuz kendisini.

Hahaha ev masrafına eklenir mi abi o, sandalyeden düştüm. Siktir git okula yakın bi ev tut derim. Evden çıkarırım direk. Kişisel giderdir bu.

nasılı var mı yahu o zaman senin içtiğin sigara da, dışarıda yediğin yemek de, aldığın bot da ev ihtiyacına eklensin.

skerler der konuyu kapardım. kötü bir espriymişçesine, bu talebi duymamazlıktan gelirdim.

e çıkmasaymış o eve madem. normal değil tabii ki.

öyle ev arkadaşımı olur be sende taksiyle git hergün ozaman:) normal değil tabiki

hayatımda böyle saçma istek görmedim :)

oyle sacma sey olur mu yahu? ilk kez sizden duyuyorum. boyle olmaz diye anlatin. akil mantik var yani.

haa eve cikarken onun okuluna uzak bir yerden tuttugunuz icin minibus parani biz de bolusuruz dediyseniz orasini bilemeyecegim.

o ne lan? direkt (bkz: ölücülük) derler ona. evlerden ırak.

sen de bindiğin taksiden fatura al o ayın giderlerine ekle bi daha öyle bişey yapmaz

tabi ki bağlamıyor. ev masrafı evin ortak giderleridir.

Başta öyle konuşmadıysanız saçma. Ama onun okulun yakın bir ev vardır ve çocuğa gel uzaktakini tutalım yol paranı ortak karşılarız dediyseniz saçma ama mecburen kabul etmeniz lazım.

saçmalığa bak. sende sigara,alkol kullanıyorsan ev masrafına ekle hehe

ahaha toplanın dövün ya ne demek yol masrafını ev masrafına eklemek. adı üstünde ev masrafı

yeni nesil aptal mı yetişiyor dicem ama olayın iç yüzünü bilmiyorum.
öyle şey mi olurmuş?

sepetleyin kendisini ya da düzeltin bu saçmalığı. kimsenin yol parasını ödemek zorunda değilsiniz.

git araba kirala sen de masrafını eve yık. ne farkı var?

Ocak disi birakin o kardesimizi fazla kurnazmis.

Hahahah millet ne yüzsüz la

Biz de yürümeye utanırız millete yanlış olur diye. Eleman süpermiş linç edip mumyalayın derim ibret olsun

banane lan bende taksiyle giderim o zaman eklerim ev masrafına.

bu arada eksiduyu.ru bu duyuruda bahsetmiştim eve çıkma durumumu.
evi bulacağını söyleyen ve bu konuda herkesi ikna eden arkadaşım, o minibüs parasını ödemeyi hepimiz adına vadetmiş kendisine. yani "sen eve çık bizimle, minibüs paranı biz öderiz." diye. ama hiçbirimizin haberi de yoktu bundan. ta ki arkadaşım az önce "benim yol ücreti konusunu konuşalım. minibüs parası için evden para istemiyorum, ortak hesaptan ödeyeceğiz ya" dedi.

bir de bu minibüs parası yüzünden eve çıkmıştı bu arkadaş. şimdi de hepimizin ödemesini çok makul buluyor.

ne salağım değil mi?

ahahahahah çok çakalmış ya kendisi :D

bu durum kaç aydır böyle, siz kaç aydır buna razısınız merak ettim ha. böyle bişey mümkün mü allah aşkına.

o lafı söyleyen, herkesi ikna eden arkadaşınıza paslıyorsunuz o zaman o parayı. hadi bakalım.

hahhdsa hasktriahsahsaa

kusura bkamayın henüz cevapları okumadım.

abi yemin ediyorum yazık ya. yani bunun olabilme ihtimalini düşünüp sormuşsun bir de burada. inanamıyorum ya. o kişi her kimse temiz dayaklık. siz de bu kadar saf oldugunuz için siz de :P

koskoca üniversiteye gelmiş adamların muhabbetine bak ya.

memleketi neresi çok merak ettim :D

hiç güleceğim yoktu lan ahahaha. kardeş sen en kısa zamanda bu elemanı evden ayıklamaya bak :)

edit: arkadaşınızın halt yemesi var ortada. devilred'in dediği gibi elemana paslayın, söz vermiş.

dikkat edin arkadaşınız ayaküstü size galata kulesini, boğaz köprüsünü filan satmasın. öğrenci halinizle paranız da yetmez şimdi :)

siz ortak masraf olayını çok yanlış anlamışsınız :D

o ne ya öyle.

Üşenmedim tüm yazılanları okudum, sinirim bozuldu.

Minübüsçüye kim söz verdiyse o ödesin parasını. Sizin adınıza nasıl söz veriyor?

Olmadı, ayrılırım la ben o evden. İki kişinin rahatı için kendi arasında yaptığı anlaşma için milleti finanse edemem valla.


Gerekirse evden bile çıkarım. Biraz asabiyim.

butun yorumlari okudum. aglanacak hale guluyoruz. arkadasim kim soz verdiyse minibus parasini veririz diye o versin. Elemana soz veriyor ama size neden soylemiyor. senin icin cok gec degilse kyk yurduna geri don derim ben. boyle tiplerle yasanmaz, aman diyim.

la 4 kişi eve mi çıkılır.
hiç mi adam yok piyasada elin kamilini almışsınız sizi organize ediyor bir de.Sırf öğrenciyiz diye saçmalıklara katlanmak zorunda değilsiniz.
gidin part time iş bulun çalışın okumak mesele değil ama öğrenci milleti dolmuş parasının hesabını yapar gider karıya kıza alkole hediyeye telefona verir parayı.
ben olsam önce para isteyen elemana sonra da ona vaat eden adama siktir çekerdim.

Önceki duyurunu da okudum ve diyeceğim tek şey: Yurda geri dön.
Öyle zor bir işlem değil, boş yer varsa anında alıyorlar. Benim senede 2-3 defa yurttan çıkıp geri dönen arkadaşlarım vardı bir sıkıntı olmuyor. Sakın arkadaşlarıma ayıp olur, bu yola beraber çıktık şimdi onları yarı yolda bırakmayayım falan diye düşünme.
Tekrar ediyorum: Yurda geri dön!

1. Normalde böyle saçma şey olmaz ama madem bu çocuğu minibüs parası ile kandırmış ilgili kişi, o versin parasını. Onunla bir kounşun.

2. 4 kişilik ev bir noktadan sonra kahır gibi olur. Evinizde mutfak olur, mutfağı özlersiniz. Tek başınıza kitap okuyacak zamanı özlersiniz. Rahat edemezsiniz bir türlü. Geleniniz gideniniz de bitmez.

3. Yurda dönebiliyorsanız, geri dönün.

üstelik 5 kişiyiz.
yalnız benim anlamadığım, o arkadaşın ilk duyurumda, madde 1'de bahsettiğim arkadaşım.
yani normalde eve çıkmayı asla istemeyen biriydi filan.
ama ne vadelilirse edilsin ban abu istek çok ayıp göründü şahsen.

Sacmalamayin allahaskina, soruyor musun bir de? Oyle sey mi olur, disarida ictigi kahveyi falan da ekliyor mu merak ettim? Ben bile sinirlendim kusuruma bakma.

Abi alınma da bu yaşında hala olayların anlamını falan bu kadar ince irdelemek, karar verememek nedir. Bu durum oldukça net, kendi durum değerlendirmeni de tamamen kendin yapıp kararını uygulamaya koymalısın. Bana kalırsa direkt yurda geri dön, hiç düşünme. Evde kalırsan da yapılacak şey gayet açık, o sözü veren arkadaş ve sözden veriliş sırasında haberi olanlar kendi aralarında halledecekler para işini. Sen sadece kira+fatura payını at gerisine kesinlikle karışma. Seni tartışmaya çekmelerine bile izin verme.

kasma ya çok ayrıntılı bir şeyler sormazlar. Niye gelmek istiyorsun diye soracaklardır, onun için bir şeyler hazırla. Kültür kaynaşması falan dersin. Bir de önden almak istediğin derslere bir bak artı puan kazandırır, falan hedefime ulaşmak için filan dersler bana yardımcı olacak falan dersin.

erasmus yaptım. ama böyle bir şeyle hiç karşılaşmadım. dandirikten bir sınav yaptılar okulda. gönderdiler direkt. bence kasmayın.

şu an yurtdışında bir okulda master yapıyorum buraya türkiyeden çok erasmus öğrencisi gelmiş zamanında hepsinde dil sorunu yaşamışlar dediklerine göre o yüzden skype görüşmeleri başladı bizim okulda da ama çok genel sorular soruyorlar çok kasma

basit şeyler sorarlar. ne beceriksizler görmüştür onlar. hiç süper konuşucam diye kasma kendini. doğru konuşmaya çalış sadece. vura kıra bi şekilde düzgün cümle kurduğun sürece sorun olmaz.

altına bi şey giy bi de. nasılsa bacaklarımı görmüyolar diye tişörtün-gömleğin altına baksırla oturma.

Son tavsiye çok iyi oldu. :) Şaka bi yana teşekkür ederim rahatlattınız valla beni. aslında bazı kelimeleri ve cümleleri hatırlamak için kameranın yanına ekranın üstüne kağıt yapıştırmayı düşünüyorum. çok mu abarttım? Bilemedim.

biraz alkol alabilirsin ben konuşma sınavına iki bira içip girmiştim. %100 çalışıyor

tell us about yourself sorusunun cevabi cepte olsun simdiden

Her şey pahalı Avustralya'da. Elektronik bizdekinden bile pahalı.

kanguru eti.

Ugg

bumerang olabilir hediyelik olarak

deniz şortu

tarantula

magnet. buz dolabı için şeyettim.

Anahtarlık ya :)

alkol kullaniyorsaniz shiraz saraplari (bilhassa barossa yoresinin) cok iyi ve uygun fiyatlidir.
hediyelik olarak -cogu cin mali olan- aborijin el sanati susu verilmis ahsap islemeler, bumeranglar filan iyidir.
elektronik genellikle turkiye'den biraz ucuz olmakla birlikte cok ekonomik olmayabilir. ilgili yerlerden (dick smith, jb hi-fi, good guys, bing lee gibi) bakinabilirsiniz.

kanguru postu

düşündüm de sıkıntılı bi konu. alay devam ediyorsa basit olarak sünnetin her yaşta yapılabileceği, bazı kişilerin erken bazılarının ilkokulda olabileceği hakkında kısa bir konuşma yapılabilir sanırım.

böyle konuların akademik eğitimini almamış mıydınız? burada ne kadar pedagog vardır ki sağlıklı cevap verilsin?

cevap: ne yaparsanız yapın ailesinden insan olmak ve sosyal yaşam eğitimi almamış ve hiç bir zaman da almayacak olan çocuklar için elinizden çok fazla şey gelmeyecek.

trumanshow'a hem +1 hem de -1

+1, çünkü bence de müdahale edilmeli, ama fabl gibi, masal gibi bir şeyler sınıfta okunarak, vb. Sınıfta "sünnet, pipi" lafı geçmeden.
Bir de o çocukla bol bol konuşup, onun bir eksiği olmadığı anlatılmalı. Hatta sünnetin ve sünnetsizliğin avantajları-dezavatanjları anlatılmalı ki, neyin ne olduğunu algılayamasa bile iki durumun birbirinden fazlalığı ve eksikliği olmadığını algılayabilsin (mecaz anlamda). Diğer arkadaşları da "Biz sünnet olduk, erkek olduk. Sen erkek olmadın, erkek değilsin" diye dalga geçiyorlardır şimdi onunla. Zavallı çocuk, daha bu yaşta erkek rolü, kadın rolü ile uğraşıyor.

-1, iki şeyden. Çocuklar ne yaparsan yap, en büyük canavarlar. Sen iyiyi öğretmeye çalışırsın, onlar küfür öğrenir. Anne kucağından sonra geldikleri toplumsal yapının içinde keşfettikleri ilk şey kötülük olduğundan ve yeni öğrendikleri şeyleri kullanmayı merak ettiğinden, en çok kötülüğü sömürüyorlar. Henüz empatiyi ya da "insanlık hali"ni keşfetmiş olmuyorlar. Eminim başka bir çocuğun bir sorunu olsa, bu çocuk da sürüye uyup çılgınca dalga geçer. Çocuklar çok ama çok acımasız varlıklar ve düşünmeden, sürü psikolojisi ile hareket ediyorlar. O yüzden öğretmenler "O pencereden atlasa, sen de mi atlayacaksın" sorgulamasını hababam önlerine sunuyor. Yeterince gaza gelirse atlar tabii.

Bizim serviste bir çocuk var, annesi profesör. Kadının ve ev içindeki kimsenin ağzından küfürü geçtim, "salak" çıkmaz. Kız okulda "sıçma" kelimesinin bol bol kullanıldığını öğrenmiş, şimdi sıçmak 7-24 ağzında ve bundan delicesine zevk alıyor. Annesi uanç içinde, söz geçiremiyorlar. Bu yaşta artık aile değil, çevreden öğrenilenler devreye giriyor gibi.

Bir de sınıf içinde dalga geçmenin de uygun olduğunu sanmıyorum. Ancak, herkesin tüm eksiği sınıfta dökülürse adil olur, o da herhalde pedagolojik açıdan uygun değildir.

Ek: Ben de anlamıyorum çocuk psikolojisinden. Sadece manyak olduklarını ve iyi-kötü ayrımı seçemediklerini biliyorum o yaşta.

akademik eğitim alıyoruz da teori pratiği tutmuyor her zaman. @ take me rufee2

hem her meslekten insan var burada, pedagog da vardır belki. sormakla ne kaybederim ki?

yok zaten öyle bir şey yapmam @ aychovsky. sınıf öğretmenlerine paslayıp işin kolayına kaçasım da yok değil ama çocuk benimle konuşurken duyulduğu için vicdan yaptım biraz. eşek sıpası, o da gidip sınıf öğretmenine sormuyor, haftada iki saat gördüğü bana soruyor! :)

fabl iyi fikir. her güne bir masal kitabı vardı evde, ben bu duruma uygun bir masal bulayım oradan. teşekkürler.

buraya soracağına tecrübeli öğretmenlere sorsanız? burdaki zırtopozların(ben dahil) çocuk psikolojisinden anladıklarını sanmıyorum.

7 yaşında sünnet olmayan da çoktur aslında, tek o değildir. olaya sıradan bir linç vakası olarak bakmak lazım. aynı çocuk sürekli huzursuz ediliyor olabilir.

12 yıl lise öğretmenliği yapmış insana verdiler 7-8 yaşındaki çocukları, öğretmenliği baştan öğreniyorum şimdi. @fayfim okulda en tecrübeliler sınıf öğretmenleri ama onlardan da çok garip tepkiler alabiliyorum. geçenlerde bir konuyla ilgili danışayım dedim birine, "düşme üstüne bu kadar, sende koca yok çocuk yok kafa yoracak mesele arıyorsun" dedi, döndü arkasını gitti manyak. ciddiye almıyorlar ki.

kadınlara değil erkeklere sorun hocam :)

müdahale et ama nasıl edersin ben de bilmiyorum açıkçası :/ 7 yaş sünnet için geç değil ki aslında. sınıfta epey vardır bence ama bu olaydan sonra onlar da söyleyemiyorlardır.

ben de geç sünnet olduğumdan bu triplere girmiştim o yaşlarda. işlevini tam bilmediğinden o yaşlarda oluyor öyle sidik yarıştırmalar. kolunu mal girip kırıp platin taktırdığı için hava atan bile gördüm.

sünnetsiz olmanın üzülünecek bir şey olmadığını ve diğerlerini kale almamasını anlat çocuğa yeterlidir. hatta "zaten asıl işlevini 8-10 yıl sonra göreceksin onun. şimdi süs niyetine duruyor. nihihihi." falan diyerek hafif psikolojik travma yaratarak diğer çocukların yarattığı olumsuz etkiyi de bastırabilirsin. hehe.

ben olsam; diğer veletlere farklı sebeplerden ceza da verirdim. zorbalık yapmanın cezasını o yaşta öğrensinler.

Yazık sana.

benim oğlum 7 yaşında oldu sünnet. Geç değil ki 7 yaş. Babası 9 yaşında olmuş :)

Bu yaşlardaki çocuklar çok acımasız. Geçenlerde bizim oğlanın arkadaşının doğum gününe gittik, sihirbaz vardı. Adam şova başlamadan çocuklara, "çocuklaar, ben buraya niçin geldim biliyor musunuuz?" diye sordu. Hepsi birlikte "para içiiin" demesin mi :) Adamcağız mosmor oldu.

Yani bunun gibi örnekler çok. Bence rehberlik servisindeki meslektaşına danışmalısın bu konuyla ilgili.

çocuklar zalimdir.

ben de 10 yasinda oldum lan nolmus?

puanlı zebra ponti adında bir hikaye kitabı var. asıl konuyu bilmiyormuş gibi sınıfta bunu okuyup hikayenin kahramanları ve davranışları hakkında yorum alışverişi yapabilirsiniz.

okul, hele hele tarih bolumu pek bombok degildir aslinda ama tabi siz bilirsiniz.

eger mutlu olmayacagini dusunuyorsan yap. zaman harcama.

Hayatımdaki şeyler bombok aslında. Okula da alışamadım, ondan öyle anlamışsınızdır.

Mehmet Barlas'ın kızı ordan mezun. Pelin Batu yüksek lisans yapıyor onu bul takıl mk :D dersle ilgili bir şey sorcam de. tanış.

boğaziçini bırakıp ankaraya okumaya gitmek neden ki? orda da var siyasal bence özel bir sebep yoksa bölüm değiştir ama okul ve özellikle şehir değiştirme.

İstanbul'u sevmiyorum galiba.

elbette her insanın şehirden beklentisi farklıdır. istanbulu sevmiyorsan da eyvallah, ama istanbulda yaşamaya alışmış bir adam için hiç de aynı değil maalesef. ankara her bakımdan çok eksik. bunu sidik yarıştırmak için demiyorum, ankarada yaşıyorum şu an ve sayamayacağım kadar çok şeyin eksikliğini hissediyorum. ayrıca merak edersen liste yapar e posta atarım :)

yapma. gel tanışalım. çok geçtim bu eşiklerden.

et suyuna karıştırıp, yoğurda karıştırıp verebilirsin.

mümkünse et suyu ile ıslatarak.

tavuk suyu olur mu öğrenciyiz olum

tavuk suyu da olur

hiçbir şeyle karıştıramasan bile yer onlar zaten :)

tavuk suyu da çok güzel olur. yalnız hayvan seven ve beslenen mahallelerde hayvanlar çok aç olmadıkları için bazen ekmek yemiyolar. önce az birşey deneyin tavuk suyuyla.
eğer yiyorlarsa artan çorbayla falan da karıştırabilirsin ekmeği.

ben güvercinlere veriyorum. Ufak ufak koparıyorum. Mutfak camının önüne koyuyorum. Saniyesinde biritiyorlar. 7. katta oturuyoruz.

Hayvanları tabii ki besleyelim ama alınan ekmek sayısını düşürürsek eğer o da çözüm olabilir.

tavukları haşlıyorum. tavuk suyuyla ekmeği bi deneyelim severlerse devam ederiz

@angelus öküzlük bizde işte almışız ekmekleri yemiyoruz illa taze illa taze

en basiti yoğurtla karıştır.

dolaba koyarsın bir kısmını dolapta bir şey olmaz sonra köfte için kullanabilirsin. çok daha uzun vade için buzluğa koyabilirsin.

her gün çok ekmek kalıyorsa eve fazla ekmek alıyorsunuz demektir. yiyeceğiniz kadar ekmek alırsanız sorun çözülmüş olur sanırım.

@kakao açıklamamı yapmıştım sana tik yok

Marketten ya da kasaptan çorbalık kemik isteyin onun suyuyla verin. Öğrenciye bedava :P

ciğer alıp onu haşlayıp onun suyuyla karıştırabilirsiniz, ciğer de bölebilirsiniz biraz hatta sevinir yavrucaklar. ucuzur ciğer :)

internet varsa sıkılmam, bahçeyle uğraşmak yeter zaten, borsayla da ilgilenirim. negzel.

harley motor alırım bi tane, yat falan da olsun bağlarım, önüne. mis.

hacı tek başına yapaman. komünal takıl. open ecology olayına gir. bi fark yarat falan. ama en temizi al bisiklet dolaş dur. bu esnada çerçilik yapabilirsin. ne bilem gazete dağıtabilirsin abonelik olanlardan. tüketim toplumunun mk. sana bir şey olmasın.

yalnız hayal çok güzel be

yalnız değil de, kız arkadaş ile falan gidilecek. bu da bir opsiyon.

@namus ninjası gazete nerede dağıtayım? bisiklet ile gece gündüz bir yerlere gitmek istemiyorum. başımı sokacak yer olsun. sabah 5 te kalkayım. işleri yapayım 8'de kahvemi alıp oturayım, diyorum.


kışlık konserve hazırlayayım. şarap yapayım. bodruma koyayım.
elma ağacı hiç görmedim desem gülersiniz herhalde. olum istanbul'da elma ağacı vardı da biz mi çıkıp toplamadık?

kendinizi besleyeceğiniz kadar bir ekim yapmak nasıl oluyor anlayamadım. Yıl boyu beslenmek mi? yoksa tadımlık mı? Tüm yıl ise çok farklı meyve ve sebzeleri yüklü miktarda ekmeniz gerekecek. dönemlik olarak bu tohumlardan tekrardan almalısınız. (saf tohum artık bulunmuyor bildiğim kadarıyla) Bunun için de geniş bir alana ihtiyacınız var. sonuçta tek çeşit şey ekip tüm yıl onu yiyemezsiniz.

1-2 saatlik çaba ile neyi halledeceksiniz onu da anlamadım. sonuçta ekilen şeyler meyvesimine göre açıyor. Atıyorum bir şeyi ekiyorsun 6 ay sonra meyvesini yiyorsun. "günlük 1-2 saat harcayarak beslenmek" gibi algılanıyor yazınızdan :)

her tiyatro, her konser, her sergi her şehire gitmiyor. eğer kültür insanıysanız bunların çoğunu kaçırırsınız.

ben sıkılırım. çünkü insanların arasında olmayı seviyorum. tabi ki bende metrobüs, trafik falan gibi şeylerle zaman harcamak istemiyorum. bunun için tam şehir merkezinde yaşarsam ve kendi işimi yaparsam daha iyi gibime geliyor kaçmaktansa. mesela beyoğlu'nda oturmak, işimin de civarlarda olması. Şişli, mecidiyeköy, eminönü veya yine beyoğlu gibi. tek başına da yapamam. (belki emeklilikte olur bu)

hacıabiler, baklagiller lütufkardır. aynı alanda ortak tarım yapıp mesela bir sıra üzümü arasına fsülye ekilebilir. ben saksıda bile yetiştirdim. taze taze yemeği bi güzel anlatamam. onu da güllerimin toprağı çok kötü olmuştu aşırı sulamadan, onu düzeltmek için ekmiştik. nohutta yaprağa böcek yumurta bıraktı onu bile izledim yumurtadan çıkarken. bütün bunlar avcılarda oluyor olm. şehrin bi yerindeyiz yani. elma görmezsen de az bi balkonun varsa hirdoponik balık çiftliği bile kurarsın azim olsun yeter.
balık demişken, balık çifliği olur ama oksijen ya da sürekli akan su lazım. bi beton çevirir yaparsın. ama bırakıp gitmek olmaz. o iş sürekli.
bal işi daha iyi mi olur bilmem. abi sana komünal ortam lazım. ya toplayıcı avcı olacaksın ya tarım toplumu. tarım toplumu bürokasi ister. sen öyle toplumsallık nimetleri olsun ama ben mandıra filozofu takılayım dersen olmaz.
sen buşman ol. sttir et. kafan rahat olur.

süper bir hayalin var. ben de böyle birşey istiyorum. kedilerim, köpeklerim olsun bir sürü. bütün gün onlarla uğraşırım, bahçemle uğraşırım. çok güzel olurdu.

türkiyede olmaz.

(bkz: baltalı ilah)

deniz varsa ve yakınsam tekne yapardım bittiğinde de balığa/geziye çıkardım, zıpkınla/oltayla avlanırdım.
hem teknecilik hem balıkçılık hobim olurdu hem de fazla balığı fakir fukaraya verirdim.
hatta fukarayı da tekneye alırdım/teknede çalıştırırdım sonra boş kalınca ikinci tekneyi yapar ikinci garibana da iş verirdim böyle böyle büyür şirketleşir ve hayalimi piç ederdim.

konuyu takip edenlere şöyle bir haber göstereyim.

gençler terk edilmiş bir köye yerleşmiş 2012 haberi;

www.milliyet.com.tr

ama termik santral kurulacak diye kaldırmak istiyorlarmış.

marmaric.org
twitter.com

hayal kuruyorum da, bu ülkede kurmamam gerek sanırsam.

Çok zor değil ama maddi olarak külfetli olur. Maddi olarak tahtadan filan ev bunlar çok gerçekci değil. Geçtiğimiz 5 yılda köye yerleşen 5-6 aile gördüm. Ev yaptılar vsvs filan harcamalarını takip ettim. Ev yapımlarıyla da ilgilendim. Maddi olarak öyle kolay değil malesef. Bir sera yaptırayım dersin 1000 lira gözden çıkar mesela. 2 yılda anca bir düzen kurabilirsin.

Bununla birlikde diğer bir sıkıntı da kafa dengi olmaması. Kimse yok oralarda kimle takılacaksın. Oradaki emekli amcalarla takılamazsın ki. Bilmiyorum gerçi yaşınız nedir filan, evlimisiniz vs. Yalnızlık sıkıntı olur. Arkadaş ortamı yok filan feşmekan.

Maliyet olarak çok fazla değil aslında ev yaptırmak bence. Prefabrik yapılırsa daha iyi. Hem daha ucuz, hem daha dayanıklı, hemde daha estetik.

www.cankiriprefabrik.com

MEsela bakabilirsiniz. Bu sadece bir firma, böyle yüzlerce firma var. dubleksler 34 binden başlıyor. www.cankiriprefabrik.com

örnek verdiğin evler cidden çok pahalı evler. ahşap ev ucuz bir şey değil, prefabrik daha ucuza gelir. en ucuz konteynır ev olur.

az bir bahçeyle gıda ihtiyacını karşılayamazsın bence. 10 dönüm yer olmalı diye düşünüyorum. ayrıca günde bir iki saat çalışmak diye bir şey yok. mevsime göre ektiğin biçtiğin şeyler farklı farklı işler çıkaracak. epey vaktini alacak.

hayvancılık da eklemelisin. keçi, tavuk falan olmalı. onlarla da ilgilenmelisin.

çok düşündüm bahsettiğin hayatı. fikir alışverişi istersen konuşuruz yine.

ne guzel olur. yaptiniz mi acaba?

Tadımlık falan zevkine ekersin ama duyuruda ciddi ciddi kendi kendine yetebilecek adam olduğunu hiç düşünmüyorum. En azından günde birkaç saat ile halledebilecek kimse olduğunu sanmıyorum. Bir de fazla üretip dağıtırım demişsin ki üf.

Spor, bateri, bilgisayar ve sevgilim/eşim olduğu sürece sorgusuz her yere giderim. Son iki tanesi olmazsa olmaz, öbürlerini de düşünebilirim. Ama dördünü de sağlarsan "Antartikadaki buzların arasına yer yaptık, 500 metre altında 500 metre de üstünde buz var." desen giderim.

daha bir ay once arkadasim yapti bu dedigini, hem de sevgilisinden ayrilip gitti. dalyana yakin bir koyde ev tuttu, kocaman bahceli mustakil ev 500tl filan. istanbuldaki evin kirasi burayi karsiliyor ve artiyor bile. cizer kendisi, zaten is geliyor, cizimini istanbulda yapmak zorunda degil.
sen de butun gun yogun olmak zorunda degilsin. arkadas ediniliyor. bi bisiklet ya da mtr alirsin, saga sola kacarsin. bos bos durmak bile ayri keyif. pek aktivite diye gecmese de zihinsel aktivite de birsey. dusun dusun.. kahve gazete. marangozluk isleri yapabilirsin. bir dunya yeni beceri edinebilirsin.

benim de en büyük hayalim bu!!!!
tamamen izole bir yerde olmasını istemezdim ama. neticede sosyal varlıklarız, bir dosta ihtiyaç duyarız ya da bir bakkal amcayla sohbete.
o yüzden lokasyon çok izole bir yerde olmadığı sürece, bence sıkıntı yok.

arazin ne cok büyük, ne de cok kücük olmali. kücük olursa, ekim icin fazla alanin olmaz, büyük olursa, islere yetisemezsin. mesela birisi 10 dönüm demis, bence abarti.konteynir koyabilirsin,evden bir farki olmuyor. ben icine kuzine bile koydum. her ihtimale karsi elinde güvence icin bir miktar para bulunmali. hayvancilik isine de girmelisin düsüncesini destekliyorum. bol sans...

1) geçmesi gereken belirli bir süre yok. ingilizceyi iyi derece öğrenebilmeniz için gerekecek süreyi sizin beceriniz, ders aldığınız hocaların becerileri, ders yoğunluğu ve sıklık/düzenliliği belirleyecek. ayda bir saat ders alıyorsanız yaklaşık 50 yıl sonra orta seviyede ingilizce öğrenirsiniz, ancak her gün pratik yapıyor, dersleri düzenli takip ediyor ve haftada 40 saat ders alıyorsanız ortalama 6 ay sonra iyi derecede ingilizce konuşur seviyeye gelirsiniz.

2) ingilizceyi daha çok kullan her yerde ve her zaman.

1- yaptikca olur. bol bol roman oku. oxford ve penguin serieslerinden basla. unarbridged kitaplarla devam et. yaz mesela forumlara. ilgi alanina gore ingilizce forumlara uye olup yazip okudukca gelisir. ama amerikan forumlarina uye olma bildigini de unutursun, adamlarin internet lugati cok farkli.

akici ingilizce konusmak icin yapilmasi gereken tek sey yurtdisinda yasamak aslinda. ielts academicten 7 aldim, geldim yurtdisina bi bok anlamadigim durumlar oluyo. cumle kuramayip kitlendigin durumlar oluyo.

Yurtdisinda yasamadim ama cok fazla yabanci insanla muhatap oldum. Akici ingilizcem var. Cok fazla dizi filmi altyazili/altyazisiz izlemenin yaninda kitap okumaniz ve konusmaniz gerekiyor. Cunku konusma sirasinda derdi anlatmak icin cabalayip, sacmalayip kendini zorlamadan o ingilizce akici hale gelemiyor. Imkaniniz varsa couchsurfingten misafir agirlayabilirsiniz ya da yabanci insanlarla konusabileceginiz bir seyler bulun. Bi' de gunluk dile hakim olmak icin twittetdan cokca yabanci takip edip ilgili oldugunuz alanda ingilizce blog yazanlari okuyabilirsiniz.
Kelime ise kucuk bir defter edinip kelimeleri ona yazip defteri surekli yaninizda bulundurabilirsiniz. Bir de cok onemli bir nokta olarak size tavsiyem kelimeyi x=y seklinde ezberlemek yerine farkli cumlelerdeki farkli anlamlarina bakip kavram olarak kafaniza yerlestirmeniz.

2'ye cevap vereyim. İngilizce altyazı inanılmaz derecede işe yarıyor mutlaka yapın.

benim de ielts'den fena bir not almayıp, yurdışına çıkınca mal gibi kalmışlığım var. ne çözecek bu sorunu bilmiyorum. ama ben mesela penguin ve oxford'un yayınlarını hatim ettim. en son seviyeyi (6 oluyor) rahatlıkla okuyabiliyorum. Ama yine de istediğim düzeyde değil :)

eksisozluk.com by compadrito

enrty cidden faydalı imiş..

kendi irademizle.
herkes artik uremiyecegiz desin sakin sakin sonumuzu bekleyelim

ikinci big bang.

kesinlikle zombili olsun isterdim. ara ara hayalini kuruyorum, o bile harika geliyor.

Ani ölümlerle gelsin isterdim. Zombi ya da başka türlü bir çatışma ortamı direk rahatça gözünü kapatıp uyuyacağın günün bile hayalini kurdurur. Ama bir hastalıktan dolayı toplu ölümler görünse, hastalık evresi geçince dünya bir avuç insanın, doğa yeniden özgür vs. Hoş olurdu.

nuh tufanı tarzı, retro bişiler.

nasılını bilmiyorum ama hemen gelsin, bi an önce gelsin çok bekletmesin.

binlerce kez zombi. bunu o kadar çok düşündüm ki, ilk alacağım eşyadan nereye gideceğime dair hepsini planladım. nolur olacaksa zombi olsun.

ikinci (bkz: gang bang)

Bulaşıcı bir testesteron salgını başlasın. Millet acayip azıp; birbirini sikerek öldürsün derim ben.

uzaylı istilası olsun la. yalnız şu amerikadaki kıyameti bekleyenlere ayar oluyorum. onlara daha bi değişik uzaklı saldırsın. direk bonba falan atsınlar.

uzaylı istilası olursa onda bile türkiye bölünür , uzaylılarla birlik olup karşıt görüşlüleri yok etmeye çalışırlar kesin, o yüzden o iş sakat bence.

@ground asddffsasgfjfjddsh

zombi istilası diyenler ilk kendilerinin öleceğinin farkında değil galiba :) hangimiz silah kullanabiliyoruz, spor yapıyoruz atik veya kuvvetliyiz? hepimizde şehirde yaşıyoruz aşağı yukarı.

bence güneş sönsün ve karadeliğe dönüşüp dünyayı yutsun.

Çoğalmayarak tükenelim.

ben evdeyken gelsin. işteyken zor olur diye düşünüyorum.

Herkesin götüne demir çubuk sokularak öldürüldüğü bir senaryo olsun.

Zombiler.

güneş sönsün.

sürekli enerji yaymaya senet mi verdi amk?

Adam gercekten akp yi sevmiyor yani tarzini falan. En basitinden ataturk karsiti olduklarini bile herkes biliyor ve bu bile akpli degilim demelerine yetiyor ama cahilliklerini kurtarmiyor cunku gelismislik algisi ozellestirmeler ile dis borclar odenirken ic borcun yakinda taklalar attiracak olmasi onemli degil ya da bindigi ufacik motorlu 300.000 km deki arabasina ragmen duble yollar yapildi diye gelistik kabul ediyor. Cok sacma cumleler kurdum farkindayim ama ana fikir anlasilmistir

akpartililer, sosyal kültürel ve ekonomik açıdan düşük seviyede gibi bir yafta var. Bu yaftayı yememek için.

ayrıca akpartinin chp mhp gibi bir kemik kitlesi yok. bugün rte bıraksa akparti biter başka bir partiye verirler. aynı kişiler dün dp anap dyp sp vs verdi.

akpli değilim ama senin dediğine denk gelmedim. yani saklayan falan. ama şöyle bir şey var akp'nin yaptığı herhangi kötü bir şeyi söyleyince böyle böyle yaptı diye iki tür var; ya sessizliğe gömülüyorlar. kimse cevap vermiyor. ya da müslüman adamdan zarar gelmez muhabbetine giriyorlar. ortası yok. yani ben görmedim.

birde akp'lilerin ekonomik açıdan düşük olduklarına katılmıyorum. ama sosyo-kültürel açıdan olabilir. etraf ilkokul mezunu müteahhit kaynıyor.

aslında demek istediği şu; akp'yi sevmiyorum, ama diğerlerini daha çok sevmiyorum.

her chpli olmayana akpli damgası yapıştıranlar yüzünden ekstra açıklama yapmak zorunda kalıyorlar. ben de hayatımda chpye oy vermedim, hemen akpli yapıyorlar hiç bir şeyini savunmamama rağmen. görünüşten biraz da önyargı oluyo. yaftacı tosbağalar.

utaniyorlar biraderler.

aimdi bu adamlar paranin anasini aglatiyor caliyor dinime vatanami kufrediyor ben onlari destekliyorum demesi kolay mi.
degil tabi.
onun yerine ya akp kotu ama chp mhp daha kotu diyorlar.

he yavrum he canim.

canli yasaminin bir tek dunya'da oldugunu bilmiyoruz. bana sorarsan evrenin baska noktalarinda var bir dolu canli yasami, sadece cok uzaklar.

bizim gunes sistemimizde 9 (artik 8 gerci ama pluton benim nazarimda her zaman gezegendir) gezegen var. evrende bunun milyarlarca, katrinyolarcasi, zibilyonlarcasi var. 9 gezegenden 1inde yasam varken, katrilyon tanede 1 tane bile olmamasi mantikli mi sence? :)

bizim gibi canlilarin ysamasi icin standard kosullar var tabi ki. gunese uzaklik, atmosfer, su, dunyanin yuzeyi ile ilgili kosullar vs. vs. ama bu demek degil ki farkli bir gezegende farkli kosullara ayak uydurmus canlilar olamaz..

Yaşam bir tek Dünya'da var diyemeyiz; bizim yaşamamıza uygun şartlar -şu an için- yalnızca Dünya'da var. Yoksa başka gezegenlerde en azından bakteri düzeyinde de olsa bir yaşamın olmadığını bilemiyoruz. Yaşamsa o da yaşam.

@sl78 evet orası öyle de dünyada ilk yaşam formu sanırım dünyanın oluşumdan 1.5 milyar yıl sonra meydana gelmiş. Bunun sebeplerini de oksijene, hidrojene, güneş ışıklarına, ısıya vs. bağlıyorlar. Şimdi dünyada farklı iklim, bölge ve koşullarda yaşamını sürdüren canlılar var. Kutup ayısı çöl sıcağında yaşamını sürdüremez ve ya balık sadece suda yaşayabilir vs. Bir şekilde doğaya adapte olup yaşamını sürdürme durumu var. Evrim teorisinin bize anlattığı şey bir bakıma canlılık için belli bir standart ve düzenin olmamasıdır. O zaman canlılığı neden bir takım koşullara tabi tutuyorlar evreni anlatırken? Mars'ta neden o atmosfere uygun yaşam formları meydana gelip evrimleşmemiş? Ve ya dünyada neden suyun oluşumundan sonra canlı varlıklar ortaya çıkmış da ondan önce 280 derece iken alevle falan beslenen canlılar ortaya çıkıp evrilmemiş?

oralarda abartılı manyak iklim koşulları nedeniyle yaşam oluşamamış. o nedenle sadece burda var yaşam.

La olm biliyoruz evrenin sadece güneş sisteminden ibaret olmadığını. Güneş sistemindeki gezegenlerde neden o gezegenlerin atmosferine uygun yaşam formları meydana gelip evrimleşmemiş, onu soruyoruz.

Olmadığını bilmiyoruz ki, araştıramıyoruz. Araştırabildiklerimizde de bazı yaşamsal faaliyetler bulunmuş eskiye dair. Misal Mars'ta eskiden okyanus olduğuna dair bazı bulgular var, su yolları nehir yatakları gibi izler var. Bu da eskiden bir yaşamın olabileceğini anlatıyor. Ama onun dışındaki gezegenleri zaten bilmiyoruz. Varsa da haberimiz yok yani.

Yaşam formunun oluşması için en temele inersek "kendini kopyalayabilen molekül" bulmamız lazım. Bunun detaylı açıklaması için "Kör Saatçi"nin son kısımlarına bakabilirsiniz. Buna göre biz kendini kopyalama peşindeki nükleik asitlerin yan ürünüyüz bile diyebiliriz. Herhangi bir gezegende kendini otomatik kopyalayabilen (mesela kristalleşme) başka bir molekül/bileşik var ise pekala yaşam imkanı da olabilir.

Üstte denenlere katılıyorum ve rakamlarla konuşuyorum :)

Evrende 100 ile 200 MİLYAR arası galaksi var ve sadece Samanyolu, bizim galaksimiz için 400 MİLYARa yakın yıldız var.
150.000.000.000 x 400.000.000.000 = 60 000 000 000 000 000 000 000 yıldız var demek ve her yıldızın da etrafında en az 3-5 gezegen olsa, bu yukarıdaki rakamı onla çarp ve kaç gezegen olduğunu bul :)

www.collective-evolution.com
www.space.com

Ayrıca şunu da atlamayalım, aangelus da değinmiş:
www.collective-evolution.com

Nereden biliyosun ölçtün mü? :) Standartdı yok onu bende anlamıyorum. Diyorlar ki bilmemnerde su bulundu yaşam da olabilir. Yahu belki suya ihtiyacı olmayan bir yaşam formu var. Sonsuz bir sistemden bahsediyoruz. Bir de hep uzaylılar çok gelişmiş/teknolojiye ulaşmış varlıklar olarak betimleniyor. Onu da garip buluyorum. Belki trilyonlarca ışık yılı ötesinde onlar da bizim gibi ve bizi arıyorlar. O kadar çok değişken var ki sadece bizim açımızdan bakıyoruz. Belki çok yüksek sıcaklıklara dayanabilen bir kabuğu olan canlı var. Belki suya ihtiyacı olmayan?! Ya da su bulunan gezegenler de var. Bilemeyiz.

Güneş sistemindeki gezegenler için soruyorsan sadece onu da bilmiyoruz ki? Hepsine uzaktan bakıyoruz zaten.

(Ne olur tik ver, yalvarırım)

bu soruyu ben de sorarım sık sık. mesela marsa gönderilen araçta, ancak bildiğimiz anlamda atom ve molekül arayan, analiz eden bir alt yapı var.

karadeliklerin, egzotik parçacıkların, higgs'in bile çözülememiş sırları, anlaşılamamış yanları bulunurken; belki bizim bildiğimiz anlamda ışık ve maddenin ötesinde başka şartlarda ve henüz çözemediğimiz sırlarla oluşmuş bir 'hayat' mevcut. öyle ki bildiğimiz analiz teknikleri işe yaramıyor mesela, ya da ışıkla etkileşime geçmiyor mesela.

soruna cevap değil, daha da derinleşmiş başka bir soru oldu gerçi.

abi soruyu öyle soruyorsun ki sanki kuralları biz yarattık gibi hesap sorar haldesin. bi aciz dünyalılarız.
bilinen yaşam bizim eşleyicilerimizin dışına çıkmamış. daha alt ya da üst bi mekanizma yok. dna ve rna bu gezegenin gerçek ve tek sahipleri.

şunu izle:
www.youtube.com
çok sorgulama kafayı sıyırırsın.

Gunumuze gore en dogru bilgi olarak kabul edilen bazi gercekleri hatirlayalim...

evrim icin uzun bir surec ve uygun sartlar gerekir.

Su anda bildigimiz tek yasam cesidi dunyadaki butun canlilari da olusturan 'carbon temelli yasam'... Carbon'un bu surecte temel rol oynama nedeni, kucuk ve manageable olmasi, son enerji duzeyinde 4 elektron olan bir atom olmasi (ki bu da 4 farkli elementle ayni anda kovalent bag olusturabilmesi demek) ayrica kendiyle de cok rahat bir sekilde double bond ya da triple bond yapip, saglam molekuller olusturabilmesi icin kendisini ideal kiliyor... Eger karbon bu kadar esnek ozelliklere sahip olmasaydi degisik kosullara ayak uyduramayip bugune gelemeyebilirdi (buyuk ihtimal gelemezdi).

Peki ayni tur bir canlilik icin carbon sart mi? Bugunku bilgilerimiz dogrultusunda evet Carbon sart... Bu ozelliklere en yakin diger element Silikon ki o da Carbon kadar saglam molekuller olusturabiliyor fakat Carbon gibi uzun chain'li molekuller yerine kristal olusturuyor bu da cesitli atomlarla degisik baglar yapmasina engel olacak bir sey... Bu konuda carbon kadar esnek olmadigi icin, Silikon based bir yasam biraz daha zor bir ihtimal...

"Su"ya gelecek olursak.... su neden onemli diye sorarsak, benim aklima gelen ilk sey, suyun hucrenin olusmasini saglayan temel molekul olmasi. neden temel molekul? cunku bir molekulun suyu sevmeyen (hydrophobic) kisimlarinin sudan kacmasi ve biraraya gelme cabasi, tam tersi suyu seven (hydrophilic) kisimlarinin da suya dogru yonlemesi ile bir ortami disaridan(sudan) ayiran bir ceper olusmasina olanak sagladi...

Bu nedenle bizim su anda bildigimiz tek tur canliligi diger gezegenlerde ararken, toprakta bulunan elementler incelenir...

Tabii baska turlu canlilik mumkun mu? Mumkun tabii, ama suanki bilgimiz kadariyla bu canliligin nasil olabilecegini tam kestiremiyoruz... Fakat diger gezegenelerde de olabilecek/olan elementleri bildigimiz icin ne tur kimyasal molekuller olusabilecegini az cok kestirebiliyoruz (Burada insan gibi canlilar olusmasini saglayan bir surecten degil de, carbon temelli yasam olusmasini saglayan olaylardan bahsediyorum)...

DNA, RNA ve protein gibi yasamimizi saglayan molekuller calismak icin belirli kosullara ihtiyac duyarlar (ozellikle proteinler), bu kosullardan biri sicaklik. Bu molekuller dusuk sicakliklarda cok cok yavas calisan/calismasi duran, yuksek sicakliklarda ise parcalanan/bozulan molekuller... Dolayisiyla canliligi saglayabilecegini dusundugumuz bu elementlerin olusturdugu molekullerin calismasi cin belirli bir sicaklik araligi sart.

Ayrica soruda gezegenlerin atmosferinden bahsetmissin ama her gezegende atmosfer olmadigini hatirlatmak isterim.

Son olarak da bazi gezegenler dunya gibi kayac degildir, mesela Jupiter gazdan olusan bir gezegendir. Dolayisiyla o gezegenlerde dunyadaki benzer bir yasamdan bahsedemeyiz gibi, ancak gaz temelli bir yasam olabilir, o da nasil olacak olsa bile biz nasil bunu anlayacagiz? ya da anlayabilecek miyiz? tartisilir :)

@angelus Mars icin sonradan o nehir yataklarini vs. ruzgarlarin da yapabilecegini soylediler. Yani aslinda eskiden yasam var miydi o kadar da emin degiliz hala...

edit:
Carbondioksit ile ilgili soruyu unutmusum, dunyada su an tum canlilarda gerceklesen olaylar icin enerji gerekir... bu enerji de kolay elde edilebilen bir sey degil. Mesela dunyada canlilarin cesitliliginin bir anda artmasinin en onemli nedenlerinden birinin -su an icin- oksijenin varligi oldugu dusunuluyor. daha fazla bilgi icin en.wikipedia.org

eksisozluk.com

the great filter olmadı, fermi paradoksu linki verelim

eksisozluk.com

@icince bokunu cikaran arap atmosfer'den kastım havadaki tabakalar değil, koşullar, ortamdı. Koşul yerine atmosfer kelimesini kullanmayı tercih ettim.

eğer istediğin buysa, güneş süpernova aşamasına geldiğinde titanda dünyanın ilkel koşullarına uygun bir yapıda olacak ve bizdekine benzer bi evrim için birkaç milyar yılı olacak diyorlar.
istediğin bu değilse ne istiyosun mna koym?
bi sitokrom c kolay mı evimleşiyor sanıyorsun?
oksijen oksitleyici işte. karbon enerji bağlayıcı.
bunların ikisi yerine de bir şeyler koymazsan bildiğimiz enerji taşıma mantığını uygulayamazsın.
bildiğimiz solunumun bir üstü ancak florun son safhada reaksiyona girmesiyle oluyor diyor ali demirsoy. oksijene mecburuz çoğu konuda.
millet atmosfere göe cevap vediğinde de "yeaaa ben iklimi suyu amonyağı hepsini kastettim" diye çevirme lafı sinir bozuyorsun.
eğer ortamın tüm şartlarını sayacaksan önce eşleyici mefhumunu bilmelisin. bildiğini sanmıyorum. yüksek enerjili dış faktörlerin yarattığı düzeni anladınsa bunun için elde ne kadar az "mobilize" molekül tipi olduğunu da bilirsin. ama bunu da bildiğinni sanmıyorum.

burada ali ağaoğlu gibi bu değil bu değil bu hiç değil kapisi yapman sinir bozucu.

@namus ninjası ben atmosfer konusunu yanlış anlaşıldığı için düzelttim, atmosfer kelimesini koşul, ortam manasında kullandığımı belirttim.

Senin açıkladığın, dünyadaki canlı hayatı için gerekli olan bileşenleri esas alarak kurulan mantığın dışında bir evrim süreci 5 milyar yıldır neden oluşmamış? "Oluşmuşsa da henüz insanlık bunu keşfedemedi" cevabına aklım yatar. Ama bizim dünyamız için geçerli olan mantığa dayanan bir cevaba aklım yatmıyor. Yani bu evrende her şey kaosla, tesadüfi bir şekilde oluştuysa, canlılık için illa oksijene, suya ihtiyaç duyulmamalı.

mountaincat ben anladım seni tamam, sorun yok. Sen diyorsun ki; Dünya'daki hayatın başlamasına neden olan evrimin bir benzeri, kendi ortamında kendi şartlarına göre diğer gezegenlerde neden başlamadı. Bu olay neden bir tek Dünya'da oldu. Misal Andromeda Galaksisi'ndeki bir gezegende, kendi çevresel koşullarına göre bir evrim neden oluşmadı. Bu evrim bir tek bize mi işledi diye soruyorsun anladığım kadarı ile?


Benim tahminim, ki bir önceki cevabımda da söyledim; olup olmadığını bilmiyoruz, zira uzak yerler gitmemize veya uydu göndermemize imkan yok. Yani bizim ahir ömrümüz yetmez bunun bilimsel cevaplarını almaya. Onun dışında geriye bir tek o galaksilerdeki gezegenlerde yaşayan canlıların kendilerini göstermesi seçeneği kalıyor ama onların da o teknolojik imkanlara sahip olup olmadıklarını bilmiyoruz. Belki de bizden daha geri bir medeniyete sahiptirler. Ne bileyim, belki de bakterilerdir henüz. Uzaylı diye illa süper olacaklar diye bir kural yok. O yüzden bu konuları bu tip sorunlar nedeniyle şu an açığa çıkaramıyoruz ne yazık ki.

tesadüf diye bir şey yok. rastlantı ve zorunluluk var. sınırsız rastlantı zorunluluğun katı kalıplarında bugüne getirdi bizi. öncelikle bunda bi anlaşalım.

"Yani bu evrende her şey kaosla, tesadüfi bir şekilde oluştuysa, canlılık için illa oksijene, suya ihtiyaç duyulmamalı."

bu yazdığın sadece vasayım. ve maalesef bu bir non sequitur.

anliyorum...

oncelikle "Evrim bi tek bize mi evrim amk" gibi bir yaklasimin cok yanlis oldugunu belirteyim. Evrim akilli bir surec degildir, evrim bir sonuctur. Rastlantisal gelisen bir takim olaylardan sonra olusan bir sey, neden baska sekilde olusmadi ya da neden baska yerlerde de olusmadi diye sormak cok rasyonel durmuyor kanimca...

vucudumuzda bulunan bir polimeraz enzimi -farazi konusuyorum- iki DNA bazini bilmemkac saniyede bir araya getirebiliyor diyelim, bu enzim olmadan bu olayin gerceklesmesi milyonlarca yili bulabilir. Bu nedenle enzimler onemli. Bunlar olmadan dedigin milyarlarca yilin pek anlami kalmamis oluyor. Tabii bu dedigimi herhangi bir baska enzim icin de soyleyebilirsin...

Bu enzimlerin olusmasi icin su ya da bir sivi neden cok onemli? Cunku sivida ya da suda bulunan molekuller cok daha hizli hareket edip (kati ortamda bulunan molekullere gore), baska molekullerle temasa girme ve tepkimeye girme sansini arttiriyor. Bu nedenle suyun/sivinin olmadigi kayac olan gezegenlerde yanyana duran iki tane kayaya bakip 'hadi canli olusturun' demek cok realist olmasa gerek?

Ayrica "yasam formu" demissin ama bunun tanimini yapabilir misin?
Dunyadaki gibi carbon temelli bir yasamdan mi bahsediyorsun? Yani C, O, H, N gibi molekulleri icinde barindiran virusler bile canli olarak kabul edilmiyor. Bu nedenle 'yasam formu' derken, hollywood'un aklimiza soktugu insana benzeyen kafasi gozleri, iki kolu, iki bacagi vs. olan bir uzaylidan bahsediyorsak, bunun gerceklesme ihtimali biraz dusuk gibi...

Tabii gaz devi gezegenler de var, ve gazin su gibi akiskan bir yapisi var, molekuller diffuzyonla yayilabilir. Misal Jupiter'e bakarsak, atmosferinde dunyada bulunan molekuler de var, peki bu molekuller neden bir araya gelip bir seyler yapmiyor? Bunun bir nedeni sicaklik olabilir? Her ne kadar Jupiter'in iclerinde, merkezinde kayac olusumu var mi bilinmese de (en azindan ben boyle biliyorum) oyle olsa bile bu kayacin cok yuksek bir basinca ve sicaklik altinda oldugunu tahmin etmek zor olmasa gerek? Ve bu sicaklik bu molekulleri parcalayacak kadar yuksek. Bildigim kadariyla -eger varsa- Jupiter'in ust atmosfer katmanlarinda bir canlilik vardir diye dusunuyorlar.

Buradan alip, son vurgulamak istedigim noktaya geleyim... "yaşam formları meydana gelip evrimleşmemiş" demissin... nereden biliyorsun meydana gelmedigini? Belki gelmistir de biz daha kesfedememisizdir... Gunes sistemindeki tum gezegenlerin ve onlarin tum uydularinin tamamen kesfi ve incelemesi yapildi mi?

taş devri

Aynı bilinçle gideceksem. İlk okul dönemime :)
Aynı bilinçle gitmedikten sonra bir şeyleri değiştirme şansı zaten olmaz. Daha kötü de olabilir o zaman gitmezdim. Ya da 2,3 yıl önceye gidebilirdim.

doğduğum zamana

ortaokula. insan gibi seçimler yapardım.

200 300 yil sonrasina giderdim. Belki 1000.

Geriye gitmem. Napcam. Yasamaya vaktimin yetmeyecegi zamana gider gorurum merak ettiklerimi.

güncel loto sonucuyla 1 hafta öncesine dönerdim.